26 Mayıs 2011 Perşembe

Ne yaparsan yap...



Sana bir hikayeden başka verebilecek hiçbir şeyim yok.
Eğer bir gün dünyaya niye geldiğine lanet edersen, eğer ben o gün orada olmazsam, bil ki senin bir hikayen var.
O kadar çok güzel insanın ölümünü gördüm ve öğrendim ki…
Ne yaparsan yap sadece bir hikaye kalıyor geriye… Anlatılınca yalan gibi, hiç olmamış gibi gelen.

Ece Temelkuran


24 Mayıs 2011 Salı

Baş edemezken.

Eskisi gibi değil mi bazı şeyler...Ya da şöyle söylemeli,hep "eskisi gibi"mi olmak gerek,öyle mi yaşamalı...Yapamıyorum bunun ayrımını.Alınan tadlar değişince her şeyin büyüsü bozulur mu sahiden?
Çok konuşasım yok artık.Bi durgunluk,sessizlik var tepemde.Eskisi gibi değilim yani.
Kötü haberler,serzenişler,sızlanmalar,sitemler duyasım yok mesela birde...
Kendimle baş edemezken,başka şeylere yetebilmek pek olası değil sanki.
Diyorum ya,hakkaten eskisi gibi değilim ben.


O zaman fark edememişim ben bu güzelliği,kendimi affettirmek için bu fotoğrafı çektiğim yeri tekrar  görmek var bide içimde...O kadar işte sadece.

22 Mayıs 2011 Pazar

Kadıköy'den.

Söylenecek pek fazla bişey yok.Fotoğraflar düne ait...Ve fazlasıyla keyifli.
























Özetle,dün mutluydum ben.

20 Mayıs 2011 Cuma

Hatırlanmasın

Aslında biz unutmuyoruz hiç bi yaşanan anı.Çabalıyoruz belki ama sadece o kadar...Başardığımız anlar az.Minik bi şeyle canlanıveren onlarca an...
Dün deprem oldu İstanbul'da...Merkez üssü Kütahya.6.1 olduğu söyleniyo şiddetinin...
1Ekim 1995 deprem oldu.Dinar'da...6.0 olduğu söylendi şiddetinin...Yaklaşık 100 can kaybı...400 binanın yıkımı.Onlarca kayıp.Hafızalara kalanlarsa ölçülemeyecek kadar büyük...

Mutfak kapısının önünde annemin bacaklarına sarılıp mutfak dolabının sarsıntısını,bütün eşyaların kırılıp dökülmesini,babamın sesini,annemin yüzündeki titremeyi ve telaşı unutmam mümkün değil.Çadırda geçen onca günü,yaşanan korkuları ve zorlukları anlatmak da mümkün olmayanlardan.O küçücük yaşa rağmen hafızamda kalan sayısız şey...
Minicik bi sarsıntıyla canlanan koca bi deprem anlatmak istediğim...Yeniden tekrarlanmamasıda en büyük dileğim.

Bu sefer yalnız,annemin elleri babamın sesi olmadan...

19 Mayıs 2011 Perşembe

Nasıl ki?

Hem mutlu gibi hem mutsuz gibi;iyi gibi,kötü gibi...
Nası olduğunu bilemez ya hani bazen insan.Aslında buruktur,kırıktır bi tarafı ama iyi de hisseder...Öyle olmalı der çünkü.
Ama hassaslaşır gittikçe...Daha bi kırılgan olur.Dokunduğu herşey canını yakar hale gelir.
Bıraksan tüm gün yataktan çıkmak istemez,ama aynı zamanda sıkılır tavana bakmaktan,bi sağa bi sola dönmekten...Döndükçe düşünmekten,düşündükçe yorulmaktan bıkar...
Öyle günler olur hani bazen...
Öylesine oluverir işte.
Olur demi?.


...Ter içinde uyandı.Görünmeyen iplerle bağlandığı yataktan kendini ayırmak için,ona dayanılmaz ve ümitsiz gelen bir çırpınma,bir hayata dönme isteğiylekıvranıyordu;ya da kıvrandığını sanıyordu.İçinde bir yerde,artık hiç hareket edemeyeceğini hissediyordu.Gene içinde bir yer,bir duygu,kendini bütünüyle bırakmasına engel oluyordu.Bir kıpırdayabilse tekrar yaşayacaktı.Birden,bir oluştan başka bir oluşa geçmenin ölçülemeyen süresi içinde kendine geldi.Hiçbir şey düşünemedi.


18 Mayıs 2011 Çarşamba

Kaç parantez...?

Gece yarısı uyanmak,hayata parantez açmak gibidir.Her şey durmuştur;zaman durmuştur,işler durmuştur,bütün oyunlar durmuştur...
Hiç bir şeyi kaçırmayacağını,hiç bir şeyden geri kaçamayacağını bilerek bunun rahatlığı içinde sakin ve telaştan uzak,düşünürsün...Bu bazen keyiflidir...Aşıksan ve sevdiğinin seni sevdiğini biliyorsan,onu düşünürsün.Oda seni düşünüyordur,bilirsin...Hayaller kurarsın.Sessizliği ve karanlığı istediğin seslerle ve renklerle doldurursun...
Ama evin içi mutsuzlukla doluysa,gece yarısı uyanmaları insana acı verir...Zaman geçmez ve acılar uzar...
Gelip seni kurtarsın diye uykudan medet umarsın...


 
(minik Osmanın koca laflarından... :) )

16 Mayıs 2011 Pazartesi

inatçıyım bi kere...

Gereksiz incelik düşnenlerdenim ben gereksiz...Koyver işte dünya böylesine gidiyo...Herkes dönüp bakmazken sen ne diye bu denli düşünürsün.Umursamaz ol,inceliklerin olmasın,kaptır kendini,seni sen yapan şeyleride at bi köşeye gitsin...İşin özü bundan ibaret...

Ben benim hala,vazgeçmiyorumda kendimden...
Hala minicik bişey beni deli gibi mutlu etmeye yeter.
Bi tebessüm,bi -iyi misin?,kısa bi sohbet benim içimi ısıtır hala...
İnatla.
Benim o :))

15 Mayıs 2011 Pazar

sadece bu.

O değilde hiç bu kadar önemsenmediğimi hissetmemiştim...
Kızgın sanılmak kolaya kaçmak...
Kırgınlığı görebilme cesareti diyorum sadece...
Bu kadar korkak olmaya gerek yok.

11 Mayıs 2011 Çarşamba

Zayıfki bu bünye...

Aman aman aman...İki gündür bi öksürmek bi tıksırmak ben görmedim böyle bişey...Elimden peçeteyi düşürmek ne mümkün...An olsun ayrılmıyoruz birbirimizden...Kızlar sağolsunlar nası güzel bakıyolar bana...
Anıl hiç bulaşık yıkatmadı bana hepsini hep kendisi yıkadı hep giiit dedi kovdu beni..."Hastaysak düşkün değiliz ya!" dedim bende hep bi tiyatrocu edası ilen...:)))
Sümbül zerdeçalla bal yediriyo öle söylemiş amca..."Hastamız var,öksürüyo boğazıda acıyo soğuk almış:))"demiş oda bunu vermiş...
Sağ olsunlar hepside bi tane...
Teşekkürler çokcana...
Çok seviyorum çook...
Bak şimdide limonlu bişeyler yapmaya gitti Anılım ah gidi...
Yarına bomba olcam bomba...Hissediyorum...Evet evet...

8 Mayıs 2011 Pazar

Can günü :)

Sevemem böyle bişeylerin kutlandığı günleri...Ama bu gün başka,ayrı.Anlamlı bi kere...İnsan bişey söylemeye kıyamıyo.Gereksiz deyip dil uzatmaya korkuyo,dilim tutulur diye...
Herkesin canının günü...
Herkesin en kıymetlisinin günü...
Her gün mühim,her gün onların sayesinde ama bu gün özel kılınmış işte...
O harika insanların kıymetini bilmeyenlerin gözüne sokarcasına belki...
Bir gün olsun aklınızı başınıza toplayın der gibi...

Söz ona çıkınca içimde kelebekler balıklar başlıyo kıpırdamaya...Saçma sapan bi mutluluk geliyo sonrasında en gerçeğinden bi özlem...
Burnumda o mis kokusu,o itinayla sürdüğü kremli elleri,mutfakta bi oraya bi buraya dönüp durması,mis kokan kahve saçları,kapıyı açıp "anneee ben geldiim!"dediğimde "hoşgeldin kuzucum" diyen sesiyle canlanıveriyo aklımın orta yerinde...

O kadar özel ki...
O kadar güzel ki...
O kadar seviyorumki...

Hiç düşünmeden,güvenle sırtımı dayayabildiğim,hiç tereddüt etmeden "benim"diyebiliceğim tek şey o...
Seni çok seviyorum annecim...
Kutlu olsun günün...

"Hep elin omzumda,hep yanımda ve hep dizinin dibinde" pozu bu annem... :))

6 Mayıs 2011 Cuma

Bi daha olsun.Nolur...

O nasıl bi hengameydi...Nasıl bi koşuşturmaydı...
Ama nası güzel bi sesti kulaklardaki...
Gözlerdeki nası güzel bi görsel şovdu...
Şebnem Ferah'ın konserindeydik bu akşam cümbür cemaat...
Yurda yetişmek için;bizi yönetenler hiç genç olmadıkları için,yaşamadıkları için,anlamadıkları için 23.30da koştura koştura girdik yurda...Her ne kadar yarıda bırakmış olsakta o güzelim konseri...Geldik.
Ayazağadan bakırköye...İtü kampüsünün stadından bakırköye...Cehennemin dibinden geldik sanki...Öyle bi koşturma yok...Neyse ki zamanında geldik attık kendimizi yurda...
Bugüne değdi...Şebneme değdi...İyi kiydi iyi ki...
Ne güzel yaptık...
Bağıra bağıra nası güzel söyledim şarkıları...Rahatladım,ferahladım...
Kendime geldim...



-"Bu soğukta geldiğiniz için çok teşekkür ediyorum.
 *Üşüyomusunuuuz?"
(Çok anne çok... ^^)

4 Mayıs 2011 Çarşamba

Spor falan yapar oldum ben...

Odada bi hengame ki dillere destan.
Yaza hazırlık...
Kilo verme çabaları...
Yurtta olmak çoğu zaman mutlu ediyo beni.Seviyorum burda olanları,birlikte yaşadığım insanları...
Bu gün spora başladım.Ben.Ranzamdan inip tuvalete gitmeye üşenen;aşağı indim madem bardağımı yıkıyım,tuvalete gidiyim inmişken imzamıda atayım diye planlar yapan insan...
Üşenmedim bu sefer.Hayırlara vesile...Kas yapmaktan korka korka yaptım yapmam gerekenleri.İyi de hissediyorum ama.
Kızlarda spor yapıyo şimdi,masaları ittiler,önlerinde örnek sporcular hoplayıp zıplıyolar birlikte...
Bu günden hatıra bel ağrısı,bacaklarımın acıması ve gülmekte zorlanmak olsun...
Çabuk geçsin diyorum içten içe,hamlamışız be ya :D

3 Mayıs 2011 Salı

Ben geldiiim...

Hımm...
Geldim,aynı pozisyonda oturdum yatağıma,bıraktığım yerden milim oynamadan devam...
Ama özledim İstanbul'u.Yeniden alışmak hem güzel hem tuhaf...
İçimde garip bi mutluluk var.
Belli bi nedeni yok...

O bahsettiğim,mutluluğumu paylaşmaya çalıştığım bi yazı vardı ya,bugün bi daha hissettim o mutluluğun benzerini.Hani şu fotoğraf makinalı olan yazı...İnanılır mı inanılmaz mı bilmem ama tuhaf...

O makinelere birlikte bakıp birlikte iç çekip,bizim olmasını birlikte dilediğim  insanla,habersiz sessiz sedasız yakın zamanlarda aynı makineyi almış olmak...Karıştı kahkahalar,hoplaşmaklar birbirine...Nası bişey oldu bu böyle dedik...Oh,çok güzel oldu dedik...Uğraşsak olmazdı ki dedik...

İşin özü,geldiğimde İstanbul'a indiğimde mis bi hava karşıladı beni;oh dedim,içime çektim,mutlu oldum...

O koca bavulu indirip kaldırırken bi allahın kuluda gelip yardım etmedi saydım sövdüm ama bi Herkül edasıyla kaldırdım indirdim hallettim;oh dedim başardım yaa dedim,mutlu oldum...

Yurda geldim kuzucanları gördüm,sallana sallana sarıldım özlemişim,ben geldiiim dedim,bi daha;oh dedim,mutlu oldum...

Anılla makinelerimizi tanıştırdık kaynaştırdık cıvıldaştık,heycanlı heycanlı konuştuk dinledik;oh dedik,mutlu olduk...

Bunları yazarken bir bir sıralayabildiğim için ayrıca;oh diyorum ve mutlu oluyorum...

Hep olsuuuun... :)