27 Mayıs 2012 Pazar

Hesaplaşma?

İçimde anlamlandıramadığım belki de anlamlandırmak istemediğim bir huzursuzluk.Midemi bulandıran...Çünkü huzursuz olduğumda hep midem bulanır benim.
Güvenin yere düşen bir bardakmışçasına kırılması ve parçalara ayrılması...Ağır çekimde! Sonra o parçaların bir bir içime batması...Neden diyorum sonra.Neden izin veriyorsun,bu kadar acıtması gerekmiyor...Geride bırak.
Geçmiş mi geride kalamıyor yoksa biz mi geçmişin geride kalmasına izin vermiyoruz.Bilmiyorum.
"Bilmiyorum"kelimelerin içinde hislerimi en iyi anlatan kelime.Bilmiyorum ve aslında bilmek de istemiyorum.Beynimin içinde bir savaş var adeta.Bir düşünce ve o düşünceyi kovmaya çalışan bir sürü başka düşünce.Ama o hepsini bastırıyor.
Gözlerimi kapatıyorum sonra.Gözümün önüne tek bir şey geliyor.
Başa sarıyoruz.
Midem tekrar bulanıyor.
Tekrar düşünüyorum.
Neden izin veriyorum?Neden bunun diğer düşüncelerimin önüne geçmesini engelleyemiyorum.

Hiç bir şeye yaramıyor.
Hiç yarayamıyor.

25 Mayıs 2012 Cuma

İnsan biraz olsun akıllanmaz mı...

Bi can sıkıntısı vardır, bi de iç sıkıntısı.Çok farklıdır ikisi birbirinden.Bu sefer ki iç sıkıntısı.Hem de en beterinden.Kocaman bi of.

Belki şu elbiseden bulsam geçer bütün sıkıntılar...

Haydarpaşa garında bi meyhane varmış...

Geçen gün öyle güzel bişey yaptık ki.Unutulmaz bıraktıkları.Yarattıkları.
Estim akıllı bi insandım ben hep.Öyle her zaman olmasa da estimi yapardım ne olursa olsun.Hala da yaparım affetmem.Çok da mutlu olurum üstelik...Öyle bişey yaptık işte.Bi fikir attık sonrada tuttuk.Sonunda da bu harika zaman dilimini doğurduk.
Diyorum hep,kızlarla olan onlarla yapılan herşeyin tadı tuzu bi başka diye.
Haydarpaşa garının içindeki o harika lokantadaydık.Nasıl bi ortamdı,bizi nerelere alıp götürdü,nasıl mutlu etti...Anlatmam zor.O yüzden bi fırsat yaratıp uğramanızı öneriyorum şiddetle.Her şeyiyle iyi ki yaşandı.İlk anından son dakikasına kadar...







18 Mayıs 2012 Cuma

Aman nası bi saçmalamak bu?

Hadi şu gecenin köründe azcık saçmalayalım.Uygun mudur?
İçten içe nasıl bi korku biliyo musun şu finaller.Tam bu zamanda oluyo ne oluyosa.Bile bile sonunu yapıyosun yapacağını.
Yapıyorum yani.
Yatıyorum mesela,geziyorum mesela deli gibi içim içime sığmaz hallerde kıpır kıpır falan oluyorum gereksiz...
E adettendir sınav öncesi böyle olmak bende,ki yerimde duramıyim.Ona buna sataşıp ortalıkta şebeklik yapıyım.Bir Gülşah klasiği.

Beni de bu güzel havalar mahvetti biliyo musun sevgili Orhan Veli.Yaramıyomuş bize meğerse bu güzel havalar dimi...Görüyo musun bak koca Orhan Veliyle bi ortak noktamız varmış düşününce şimdi?

Yok ama artık bi akıllanmak ki başıma gelen anlat anlat bitmicek cinsten.Sabrıma kuvvet...
Bak gece köründe bile fikircezimde final korkusu.Tövbeler tövbesi.
Bu işkence değil de ne şimdi bi söyleyin bana.Sınavları napmalı?-minareden atmalı...
E ama ben söyledim baştan saçmalayalım diye.
Uyusam çok faydalı olmaz mı sence de?



Onu bunu bırak bide,hayatımın bi bölümünü şunlara adamışlığım var biliyo musun.Hey gidi...
Evin her köşesi kağıt parçası olurdu.Kızardı annem "geze geze kağıt mı kesilir be çocum tuhafsın ya"diye...
Kıyamam.
Kaç poşet kıyafet vardı ama.En birinci bendim.Diyorum ya,o dönemi bunlara adadım diye.Manyakmışım hakkaten.Olsun ablamın hala tavan arasında saklanan o peçetelerinden daha mantıklıydı en azından.(Baya bildiğin kıskanırdım hala kıskanırım baksana triplere.)
Koca sülale seferber olurdu o manyak peçetelere yahu.Yok böyle bişey...Hakkaten işi gücü yokmuş insanların...


(Şu noktada devreye girmesi gereken bi uyarı olmalı bence artık.Tamam durun ben yapıyorum onu da,önünü alamicaz yoksa.)

-Ne diyosun be kızım ya,yat uyu!

16 Mayıs 2012 Çarşamba

Nası kurardık hayalini şu iki günün...

Hiç gitmediğim yerlere gitmek,yeni insanlar tanımak...Pek benlik değildir.Hobi edinmişliğim yoktur yani bunları.
Evet gezmeyi severim,bildiklerimle çok zaman bildiğim yerleri...Ya da tanıdıklarımı daha çok tanımak daha bi mutlu kılar beni daha anlamlı kılar...
Küçük bi dünyam vardır yani benim aslında.Çok da mutluyumdur o dünyada :)
Ama bu hafta sonu en bildiklerimden bi canın yanına gittim.Bilmediğim bi yere,bilmediğim insanların arasına.İyi ki diye anıyorum hala...Arada lazımmış diyorum.Harika insanlar tanıdım,nası güzellerdi bi bilseniz.O kadar cana yakın,o kadar hoşsohbet...

Lisede her şeye birlikte kahkaha atıp,hocalarla birlikte uğraşıp,her şeyi ortak yaşadığımız ve bu gün bile o günlerdeki kadar özel bi can bu sefer bahsedilen.Harika iki kahkaha insanıyız biz.Hele bir araya gelince...
Özlemiştim,gittim sarıldım  doyamadım belki ama yetindim ve döndüm.İyi ki yaptım.Yine olsa yine yaparım diyorum... :)

10 Mayıs 2012 Perşembe

incedüşüncesizlik.

Bi gün sonrasına attığımız düşlerimiz var aslında dimi...Belki  de aynı düşlerin hep bi gün sonrasına bırakılması var elimizde olmadan.
Koştura koştura yaşadıklarımızda hep emanet olanlar var.
Çoğunlukla geçici olduğunu bildiklerimiz...O an kabullenmemek için deli gibi direnip aynı zamanda da unutmamak için her gece yatağımıza yattığımızda içten içe tekrar ettiğimiz...Üstüne bide;sakın çıkarma aklından diye kendimize sıkı sıkıya tembih ettiğimiz.
Başka hayatlar hep kurtarıcıdır ya böyle anlarda ona yanıyorum en çok.Sonra aklıma kendi hayatımında zaman zaman başka hayatlara göz kırptığı geliyo yine istemsiz...Bi bakıyorum gülüp geçmişim.Herşeye olduğu gibi.Buna da;gülüp geçmişim.
Eskiden çok korkardım,eksilmelerden,kaybedilenlerden.
Düşünüp hayal ettiğimden çok daha fazla yanardı canım yaşarken.
Artık öyle değil.
Bazen bi bakmışım,yakasından tutup  kendi ellerimle itmeye çalışıyorum...Kabullenmediklerim için,kendi direnişimin önüne geçmelerim var.Gittikçe de kolay üstelik...İyi bişey bu.Kendi adıma seviniyorum evet,buruk bi sevinç oluyo böyle geceleri düşününce ama,olsun.

Gece gece nerden coştun böyle dersen eğer...
Deme olur mu?
Bazen sessizlik en çok yakışan şey geceye...




 Ne diyodu Cemal Süreya;
"Bilinir ne usta olduğum içlenmek zanaatında
 Canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını"     İşte tam da böylesi...

8 Mayıs 2012 Salı

Bazı şiirler bazen fazla iyi...

Sordum mu sana bir kere bile
Beni seviyor musun diye?


İstemiyorum beni sevmeni
İstediğim seni yakınımda bilmem
Ve bazen, sakin ve sessizce
O eli bana vermen.


" Hermann Hesse "




6 Mayıs 2012 Pazar

Üç darağacı.

Harika bi gün gelip geçti başımızdan.Her ne kadar yine karşıdan karşıya geçme konusunda yanımda ki canları çileden çıkarmışta olsam tek parçayız efendim,sağlamız bu gün de.Şükür:)

Yarın ne vardı dedik bi anda.
6 Mayıs!
Neydi?
Bi anda hafızalarda beliriveren bi zaman.
Evet,6 Mayıs.
3 Fidan dedik.Deniz dedik...Hüseyin dedik...Yusuf  dedik...Daha niceleri dedik...

Nazım'dan sonra Deniz'dir benim öğrendiğim.
İçime işleyen.
Bi kitapçıya girdiğimde elime almadan geçemedim,üstünde parkası,dudağında yarım bi tebessüm,gözlerinde o cesur anlamla gözlerime diktiği gözlerinin olduğu fotoğrafı taşıyan herhangi bi kitabı...Kitapların arka kapaklarına geçip başını okuyup sonunu hep bıraktım.Acır içim çünkü.Titrer yüreğim.
İyiliği,güzelliği istediği için,ülkesine barışı istediği için,insanların değer görmesini düşündüğü için...Hain dediler,üstüne gittiler,yok ettiler.
Öyle sandılar.
40 yıl önce.
Hala akıllarda,hala dilimizde,hala içimizde bi yerlerde.Bundan 40 yıl sonra da olacağı gibi.Yok edemediler.
Yok olmaz çünkü.Bellidir isminden...
Deniz Gezmiş'ten önce,Bizim Deniz'dir çünkü...



2 Mayıs 2012 Çarşamba

Bi başağrısı ki tepemde.Of ki of.

Şu sıralar herşey biraz fazla sıradan gelir oldu.Uyku,okul,yemek,insanlar,sokaklar...Ne biliyim öyle hissediyorum.Biraz gereksiz bulduğum şeyler artıyo gün geçtikçe...Hiç iyi değil hiç.
O kadar sıradan ama bazen bi kapıyı kapatıp sadece kendimle kalmayı o kadar istiyorum ki.Zaman zaman bunun bi ihtiyaç olduğunu bile düşünüyorum aslına bakarsan.Kıymetini bilmek gerek elinizdeyken.
Bunu düşündükçe içimde bişeyleri hoplatıp biraz kendime gelmemi sağlayan düşüncede olmasa şu aralar içimde,zor.Hakkaten zor.