10 Mayıs 2012 Perşembe

incedüşüncesizlik.

Bi gün sonrasına attığımız düşlerimiz var aslında dimi...Belki  de aynı düşlerin hep bi gün sonrasına bırakılması var elimizde olmadan.
Koştura koştura yaşadıklarımızda hep emanet olanlar var.
Çoğunlukla geçici olduğunu bildiklerimiz...O an kabullenmemek için deli gibi direnip aynı zamanda da unutmamak için her gece yatağımıza yattığımızda içten içe tekrar ettiğimiz...Üstüne bide;sakın çıkarma aklından diye kendimize sıkı sıkıya tembih ettiğimiz.
Başka hayatlar hep kurtarıcıdır ya böyle anlarda ona yanıyorum en çok.Sonra aklıma kendi hayatımında zaman zaman başka hayatlara göz kırptığı geliyo yine istemsiz...Bi bakıyorum gülüp geçmişim.Herşeye olduğu gibi.Buna da;gülüp geçmişim.
Eskiden çok korkardım,eksilmelerden,kaybedilenlerden.
Düşünüp hayal ettiğimden çok daha fazla yanardı canım yaşarken.
Artık öyle değil.
Bazen bi bakmışım,yakasından tutup  kendi ellerimle itmeye çalışıyorum...Kabullenmediklerim için,kendi direnişimin önüne geçmelerim var.Gittikçe de kolay üstelik...İyi bişey bu.Kendi adıma seviniyorum evet,buruk bi sevinç oluyo böyle geceleri düşününce ama,olsun.

Gece gece nerden coştun böyle dersen eğer...
Deme olur mu?
Bazen sessizlik en çok yakışan şey geceye...




 Ne diyodu Cemal Süreya;
"Bilinir ne usta olduğum içlenmek zanaatında
 Canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını"     İşte tam da böylesi...

4 yorum: