31 Aralık 2012 Pazartesi

Hadi bakalım...

 
Hayatımın en tuhaf senesiydi 2012.Hayatımdan gidenler,bana kalanlar,yeni gelenler,yeni tecrübeler,kazanılan kaybedilen onca şey...
Hepsi çok kesin çizgilerle anlaşıldı şu geçen yılda.
Hiç öyle,2013ten şunu bunu diliyorum,2012 şöyleydi böyleydi iyi ki bitti demiyorum.
Zamanda olan inat,yeryüzünde başka hiç bişeyde yok çünkü,çok iyi biliyoruz.
O ne derse,o!

Sadece içimden geçen,2012 kadar haksızlık,bencillik ve kötülükle dolu olmaması 2013'ün.
Ama tabi yine kendi bilir... :)
Her ne olursa olsun,hepiniz için bol bol 'sağlık'olsun efendim.!
Mutlu yıllar...

28 Aralık 2012 Cuma

Boşverin...


boynum yanıyor arada, birilerinin parmaklarını hissediyorum. ölümlerine üzülmediğim insanların ruhlarını rüyamda gördüm, bana kızıyorlardı. onların elleri mi dersiniz.. umarım öyledir, ya yaşayan eller olsaydı..

insanların dehşete kapıldığım hallerini anımsıyorum, acımasızlardı ve şimdi ben acımasız halimi kötülükten sayıyorum. yapmamalıyım.
sevgi hissetmiyorum, ne onlardan ne onlara.. bunun verdiği his şöyle; özgürsün!. ama sadece bir his, ruhun bedeninin içindeyken nereye özgürsün..

acı derini işler, derin için içidir. başkası onu asla bilmez, sen de zamanla unutursun. iç içe duvar doludur insanın ruhu, birini yıksa diğerine gücü kalmaz.
ondan diyorum daha kendinizi bilemezken, dışınızdakileri bildiğinizi sanmayın. birinin kaç kat içine inebilirsiniz, birini kaç kat içinize davet edebilirsiniz ki..boş verin, hayat nasılsa doldurur.


 

25 Aralık 2012 Salı

Dost nedir? dersen,Gözde derim sadece...

O kadar isterdim ki,gidip yanında olabilmeyi.
Manyak gibi kahkahalar atıp,bin defa iyi ki varsın! diye en mutlu halimizle tepine tepine dans edip,dünyaya gelişini kutlayabilmeyi.
Şartlar diyebiliyoruz ama biz biliyoruz ki biz bunun acısını fena çıkarırız.Hele bi bulalım birbirimizi...
Artık bazı şeyleri dillendirmemize gerek yok,bi bakış yeter bize.
Uzun uzun anlatmaya,anlaşılmaya da gerek yok.Bazen sessizliğimizde çözeriz iyiliği de kötülüğü de...
O benim en kıymetlilerimden.
Kendimi bildim bileli ilk aklıma gelenlerden.
Sıkışınca ilk sarıldığım,heyecanlandığımda ilk koştuğum,ağlarken aradığım ilk omuz,gülerken aradığım ilk göz...
Belki de beni benden iyi bilen,iyi gören,iyi hisseden...
Yani hayatımın her anında hep yanı başımda istediğim ilk insan.
Bunca zaman olduğu gibi bundan sonra da çok net...
Çok kıymetli işte çok...

Güzel arkadaşım benim,iyi ki doğdun sen.!
İyi ki her şeye rağmen yanımda kalan,bana bu kadar sabreden,bu kadar dinleyen ve en önemlisi beni bu kadar anlayan tek insansın.
Nice güzel yaşlara caniçi hep kol kola hep omuz omuza.
O kadar seviyorum ki seni,ne kadar biliyosun.
Mutlu yaşlar en kuzucanııım...!

24 Aralık 2012 Pazartesi

Odamızda ilk kez demleme çay kokusu :)

Tılsımını çözemediğim bi enstrüman varsa "ney"dir.Bi gizemi,bi sızısı var.
Biliyorum ki yalnız değilim,sizin de içiniz titriyor ney dinlerken...
Yani bazen Yansımalar'ı dinlemek lazım diyorum.


 

23 Aralık 2012 Pazar

Kafaları yemişken.

Ben diyorum ki,keşke her zaman sarhoş olduğum zamanlarda ki kadar güzel bakabilsem her şeye,herkese.
Hiç ayılmasam,hep öyle yüzümde o saçma sapan gülümseme,gözlerimde her an akmaya hazır yaşlarla dolaşsam.
Hep o kadar "tasasız" yaşasam...
Gerçekten güzel olabilirdi.
:)

21 Aralık 2012 Cuma


Her şeyin yarım kaldığını biliyorum şu sıralar.Aşk yarım kaldı,sevgi yarım kaldı,nefret bile yarım kaldı...
Başlayan hiç bişeyin hakkını veremedik.
Ne bitirebildik ne de tamamlayabildik.Ama öyle çok istedim ki en azından kendi payıma tamamlanabilmiş bişeyler olsun bu süreçte.
Olmadı,olduramadım.Onun cesaretsizliği benim cesaretimi bile alt etmeyi başardı.Kalbimin,aklımın bütün duygularımın önüne geçemediği bişey belki.Ötesi olmayan,sonu gelmeyen...
Ben kalbimde inandıklarımın hayatta öyle olmadığını görmeye o kadar alışmışken,görüyorum ki o kadar da alışmamışım.Kabullenmediğim çok şey var hala...
Ne olursa olsun içimde minik de olsa bişeyleri büyütmüşüm.
İstemsiz,özensiz belki ama önüne geçememişim....
Sadece şudur söylenebilecek,ne kadar zaman geçerse geçsin;benim bildiğimle onun bildiği bir.

17 Aralık 2012 Pazartesi

Hepimiz "pamuk" gibiydik şu iki gün.! :))))

Hafta sonlarında ki hareket beni hafta içinde ki koşuşturmadan çok çok daha fazla yoruyo. İnanılır gibi değil.Yalan yok ben bilmezdim bu kadar enerjik bi insan olduğumu.Yerime oturmak nedir bilmez hallere geliyorum.Herkes şaşkın en az ben kadar "bu ne mutluluk ya baktıkça ben iyi hissediyorum.!" diyen dostlarım var sık sık.Duydukça da hoşuma gidiyo bu,enerjime enerji katıyo şaka maka.
Çiçek Pasajı nası güzel bi yermiş,ne güzel sohbetlere nedenmiş öyle.Yanında dostlarla deli gibi atılan kahkahaların en yakıştığı yerlerden biriymiş aslında.
Bu hafta sonu en güzelinden bi rakı keyfimiz vardı kocaman bi sofrada,sonrasında deli gibi dans edişlerimiz vardı...Sabahın ilk ışıkları vardı...
Buz gibi bi hava ama sıcacık gözler vardı.
Özetle harika bi zaman dilimi vardı şu geçen iki günde.
O kadar çok anı birikir ki bazı zaman dilimlerinde,kısacık da olsa geçen zaman aylara denk anı yaratır geçmişine.
İşte tam da öylesi bi anı bombası yaratabildik diyebilirim.
Hala düşündükçe tebessümden öte kahkaha seviyesinde mutluluklarım var.
Yaşananlar o gümbür gümbür dile getirmekten korkmadığım şey için sesimi azaltmış olsa da inatla diyorum ki içimden en sessiz halimle;iyi ki varlar.

 
PS:Fotoğraflar elime geçer geçmez hemen ekliyorum.Sabırsızım gerçekten :)

12 Aralık 2012 Çarşamba

Bu zamanların tadı da başka.Onda hemfikiriz tabi :)

En küçük zaman dilimlerinde bile harika hayaller kurabilirim ben.Kahve pişirirken,ellerime krem sürerken,nar temizlerken,ödevlerimi yaparken ya da...Dalar giderim öyle.Çok da severim bu işi.

En çok istediğim minik bi ev.Sadece benim zevkimle,benim isteklerimle var olan bi ev.
Öyle home style dergilerden fırlamış bi ev değil mesela.Hani nasıl demeli,yuva! evet tam kelime bu,yuva olabilecek bi ev.
Beyaz tahta bankları olan bi mutfak örneğin...
Kocaman puf puf lila kırlentleri olan beyaz pofuduk koltuklar olsun bi odada,o koltukların arkasından gelen sıcacık turuncu ışıklar olsun mesela...
Kapıyı açınca vanilyalı-kahveli mum kokusu gelsin burnuma.
O minicik evde kocaman bi kitaplığım olsun,o kitaplık ağzına kadar kitaplarımla dolsun.
Duvarlarımı en mutlu anlarımda yakalanmış ve o anlara dahil olmuş insanların fotoğrafları doldursun.Aralarda minik kuş resimleri dursun...
Gümbür gümbür müzik dinleyebileceğim harika bi ses sistemim olsun en önemlisi.

Çok özür dilerim en önemlisi o değil tabi ki."En önemlisi" o yarattığım sıcacık evde harika dost sohbetleri ve kulak patlatan kahkahalar olsun.
Annemle içtiğim kahvenin kokusu,babamla oynadığımız tavlanın heycanı olsun...
Ablamla fısıldaşmalarımız,miskinliklerimiz,sıkıldık biz hadi gidelim dediğimiz estim zamanlarımız olsun...

Biliyorum çok değil,kısa bi zaman sonra şu yaptığım listenin günlerime denk düşeceği zamanların geleceğini.
Şimdilik hayal olsun ama yaşarken vereceği keyfin değeri de en az bugünün hayali kadar kıymetli olsun...



Yaralar iyileşir iyileşmesine de,kırgınlıklar çaresiz...

 
 


"Birbirinize kızın,birbirinizle kavga edin,yumruk yumruğa yüzlerinizi parçalayın,gözlerinizi patlatın,kulaklarınızı koparın,saçlarınızı yolun,derinizi parçalayın,tekmeyle kemiklerinizi kırın. Yalnız ananızdan doğduğunuzda olduğunuz gibi kavga edin .Yalancı,ek bir araç kullanmayın.Mendil bile olmaz .Ama ne olur sakın bir insanı gönülce,gözce,dilce,ruhça kırmayın ."

Özdemir ASAF

7 Aralık 2012 Cuma

*Taksim deyip geçmem.En önemli denge alanım orası benim...

İstanbul'a geldiğim zamana çok lanet ettiğim zamanım var benim.Neden burdayım,ne işim var benim bu kadar uzakta diye başımı vuracak taş aramışlığım çok...
Çoğunu dillendirmem ama tahminlerden çok daha fazla.
Fazlaydı yani...
Artık iyi kiler önplanda.
Şöyle bi durup ölçüp tarttığımda keşkelerim kadar güçlü iyi kilerimde var.Hatta haksızlık yapmamam lazım,iyi kilerim çok çok daha fazla.

İşte yine öyle iyi ki dedirtecek dostlarla,iyi ki yaşıyorum dedirtecek bi gece olacak.
Onlar yine bana iyi gelecek,ben yine iyi ki gelmişim diye kendi kendime aferin Gülşah diyip mutlu edicem kendimi.Kat kat mutluluk yaratıcam kendime...

Koşturmacalar arasında aynı zamana denk düşebilmemiz hepimizinde orda olmak istemesinden.Birbirimize iyi geliceğimizi bilmemizden,mutlulukları çoğaltmayı sevmemizden...
Yani demem o ki,her şeyin karşılıklı olduğunu,birimizin iyiliğinin diğerini de iyileştirdiğini bilmemizden...

 

4 Aralık 2012 Salı

Bu hava affedilmez ki.Mahvetti resmen...


Sonra bi bakarsın,sen zaten o yolları yalnız başına yürümeye çoktan alışmışsın...


1 Aralık 2012 Cumartesi

Apar topar gittiğim zaman daha bi mutlu oluyorum.Her yere...

Bazen haksızlık mı yapmışım diyorum.Bunca zaman arama görüşme ama gün olsun bir araya geldiğinde kaldığın yerden devam et.
Her şeye.
Dalga geçmelere,kahkahalara,sohbetlere,söyleyip dinlemeye...

Böyle insanlar daha mı bi çekilir geliyo bana onu da bilemiyorum hiç...Sitem etmeden,o gün nasılsa onu yaşarken.

Geçmişim öyle değerli ki,kötü şeyler yaşamış da olsam hayatımın bi döneminde yer alan,emek verdiğim,paylaştığım,birlikte büyüdüğüm insanları hep ayrı tutuyorum.İstemsizce oluyor bu bazen ama evet oluyor.

Bir de istemsizce önüne geçemediğim bi durum daha var ki "gitme lütfen." diyenlere dayanamıyorum.

Dünden hatıra biraz mide bulantısı,bol miktarda baş ağrısı olsun.

Ama bana,güzel fazlaca hatıra,bol kahkaha,yine yağmurda sıçana dönme bahtı,"bu zamanda rakı içen hatun bulmak zor,bitanesin seen! iyi ki geldin iyi ki." cümlesiyle fazlaca şımartılmak kalsın...

"Hadi çık gel hemen." cümlesini de en sevimli cümle ilan ediyorum artık resmen.Onu da belirtmek isterim efenim :)

Dün geceyi dün gece yapan şarkıyıda ekleyip kayboluyorum.




25 Kasım 2012 Pazar

Öğrenmek lazım.Dahasını,hep daha fazlasını...

Beni hayallerime yaklaştırıcak güzel bi adım daha attım ben.Evet biraz daha yaklaştım kendime,biraz daha kaçtım diğerlerinden.
Çünkü ben gördüm ki,ben iyi olduğumda benimle birlikte iyi olan insanların sayısı hiç hiç az değil.Üzemem ben insanları göz göre göre.Sırf onlar için yine iyi olurum her gün.Hem de en gerçeğinden olan bi iyilik olur bu.

Önemli şeyler var.Ciddiye aldığım çok şey var.Dört elle sarıldığım...
Biliyorum,ben istersem yaparım.
Annem sadece bunu söyler bi başkasına,canı istesin yeter ki,yapmicağı şey yok o zaman...Delilikleride dahil buna :)

Zaman dediğimiz şey en tuhaf olanı.Hem en sadık olan hem en hain.Hem en zehir hem de en güzel iyileştirici...

Minicik bi korkum yok.Hiç bi şeyden.Hiç olmadığım kadar güçlü hissediyorum kendimi artık.Çok güzel...

Bi de şöyle bi gerçeğimiz var tabi atlamak olmaz,annemleri o kadar özledim ki.O kadar işte...


23 Kasım 2012 Cuma

Keyif depoladım bol bol...Lazım oldukca bulup çıkarırım.

Öyle güzel ki hayatta bi insana sırtını tamamen yaslayabileceğini bilmek.
Gerçekten ama.
Ne olursa olsun yanında olabileceğini bildiğin,bi başkası için seni yarı yolda bırakmayacağından emin olduğun,sözüne-kendine-sana ve aranızda ki ilişkiye(adı her neyse artık o ilişkinin) sonuna kadar sadık kalabilen bi insana sahip olabilme şansı nasıl önemli.Ne kadar kıymetli...
Ben ne zaman istersem oldurdu o.Öyle yap böyle yap şu olsun dedi...Hep tuttu elimden.Hep kaldırdı beni.Ben bildim ki o hep var.En azından biz hayatta olduğumuz sürece.En gerçeklerden.Kardeş gibi...

Özlemiştim geldim gördüm.
Bu sefer ben değildim çok anlatan,o söyledi ben dinledim.
Ben tükettim çünkü,sıra onda...
Yine iyi geldik,yine sevdik,yine çoğaldık.Biliyorum.

Çanakkale hayatımda çok önemli dediğim şehirlerden.Bi o kadar da sevdiklerimden.
İyi ki geldim.Yağmura,rüzgara,zamana rağmen.
En kısa zamanda yine...
Belki de yanımda kocaman bi +1 mutlulukla.
Belli mi olur.?
Benim bildiğim bu,bana hiç belli olmadı... :)


22 Kasım 2012 Perşembe

Ne zaman eserse aklıma,alıp başımı gidebilme payım olsun diye...





oysa kimseden çıkartmadım öfkemi
saçlarımı uzatmak için kimseye
söz vermedim

kimseye yakın değilim inan.
susmaktayım...
uzağında değilim unutmanın.

öfke için geç vakitteyim
durup dururken bir yerde
karşıma çıkan rastlantıdayım
hafızasındayım eski bahçenin...

10 Kasım 2012 Cumartesi

10.11.12

 
 

O günlerde tek hayali, bir dağda, bir orman kenarında, basit bir evde sakin bir hayat yaşabilmektir. Her şeyi terk edecektir. Cumhurreisliğinden de, siyasi işlerden de çekilecektir. Tam bir köy evinde, yerle beraber bir ocak önünde bağdaş kurup ateşi seyredecektir. Hasta yattığı odanın duvarında evvelce ona hediye edilen bir tablo vardır. Engin bir orman ve bir akarsu. Hepsi o kadar. Gözlerinin sık sık tabloya diker. Afet İnan’ı karşısına oturtu. Güçlükle, ama içten taşan bir hasretle konuşur:
“- Gidelim Afet, bir orman kenarına gidelim. Her şeyi bırakalım, şöyle basit bir ev. Ocaklı bir oda…

7 Kasım 2012 Çarşamba

Her yer griydi bugün İstanbul'da...

 

” Bir kereye mahsus yaşanan her an
kendi hayatını bir daha düzeltilemeyecek biçimde
içinde barındırır.
Bana kanatlarımı bıraktırdılar.
Bana ihaneti öğrettiler.
Başka haber yok.”

5 Kasım 2012 Pazartesi

...Sonbahardır bu mevsim,kalbin nadasta...



        
Öyle çok acımasız ki öyle birdenbire ki
Az önceki çiçekler nasıl da diken diken
Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç

-Hasan Hüseyin Korkmazgil





 

3 Kasım 2012 Cumartesi

Bildiğim gibi...

O kadar çok anlatmaya çalışıyorum ki.Her şeyi...Herkese.
Ne anlattığımın pek önemi yok.Sadece suskunluk olsun istemiyorum.Sessizlik olmasın istiyorum.Hep bi ses bi nefes olsun diyorum...Kahkahalar olsun,sohbetlere doyulmasın,güzel bakan gözler olsun etrafımda istiyorum.Özünde artık biraz neşe olsun diyorum yani.Ve görüyorum ki elde ettiğim zamanlar hiç hiç az değil...

Bi koşturmacadır gidiyo yine.Ya alabildiğine durgun zamanlara ya da olabildiğince koşuşturmalı zamanlara düşüyorum.Yine koşturmalarda,yine hiç kimseye yetişememelerdeyim.Kendime kalamıyorum çoğu zaman.Gülşaha zaman bulamadığım günlere denk düşüyorum.Belki en iyisi de bu diyorum ya,neyse.

Bu günüme,yanımdakilere ve belki yanımda olmayanlara,gülüşlerime,düşlerime,yapabildiklerime hep şükrediyorum şu sıralar...
Hayat dediğin bi ters bi düz.
Bazen tersi düzünden daha güzel bazen düzü tersinden daha sancılı.Çok zor oldu belki çok sancılı oldu ama bi öncekinden daha zor değil bazı şeyleri öğrenmem.Artık biliyorum,öğrenmemde kabullenmem de çok daha kolay.Her defasında bi öncesinden daha kolay...
Kolay.




-Bazı şeyler başka şekilde, başka yüzlerde, başka şehirlerde, başka hayatlarda başlamak için biter demek istiyorum bugün. Bir de yağmur gerekiyor içime.

10 Ekim 2012 Çarşamba

Özlüyorum gecenin sessizliğini bu sıralar...

Çok şey var hayatımda şu sıralar.
Boşlukların yeniden yeni şekillerde doluşları var...Yenilenmek var...Bazen kaçışlar,bazen inatla beklemek var...
Ama şöyle bi gerçek var ki,gülerken aldığım keyif de,ağlarken çektiğim acı da kendimi bildim bileli bir...Yalandan ağlamak da yalandan gülmek de bana göre olmuyor.
Uğraştığım zamanlar yok mu? İnkar etmem var olduğunu.
Ben aynı ben,dünya aynı dünya,yalanlar aynı,yapaylıklar aynı,samimiyet dediğin şey aynı...Aslına bakarsan bildiğin şeylerle karşılaşıyosun hep.Farklı şekillerde sunuluyo her seferinde orası ayrı...
Her neyse.
Ben diyorum ki...
Umutlarım var benim.
Hayallerim var.
İçimde kıpırdayan heyecanlar var.
Beni ben yapan şeyler özetle.
Diliyorum ki,hayat artık benden yana olsun sadece...




-   -   -   -   -

Öyle güzel şarkılar gelip geçti ki bugün içimden tüm gün boyunca.Buda onlardan biri :)



Çocuk…
Sil yüzünden tüm yalanlarını bu şehrin.

Topla kalbini cadde cadde, sokak sokak…
Kazı ayak izlerini birer birer gri kaldırımlarından…
Bakma yüzlerine hiç…
Görme onları…
Çocuk bu kez ağlama…
Bu kez git.


Gölgeni, ismini sil yavaş yavaş…
Giderken bu kentten tükür yüzüne yalnızlığının…
Kalbini, kendini sök yavaş yavaş…
Giderken bu kentten sakın ağlama sus…

Unut!
Ne yaptı sana!
Unut!
Ne söyledi!
Unut!
Ne varsa vazgeçtiğin…

Yüzünde korkularla…
İçinde çığlıklarla…
Kalbinde simsiyahlar
Nereye gidiyorsun?

Hep bu şarkılarla…
Kıymetsiz dualarla…
Utanmaz bir yağmurla
Nereye gidiyorsun?

Yolları, duvarları geç yavaş yavaş…
Giderken bu kentten bir piç gibi bırak yalnızlığını…
Ve o siyah saçlarını kes yavaş yavaş…
Giderken, terk ederken savur yüzüne yalnızlığının…

Ve unut ne yaptı sana!
Unut neler anlattı!
Unut ne varsa vazgeçtiğin!

Yüzünde korkularla…
İçinde çığlıklarla…
Kalbinde simsiyahlar
Nereye gidiyorsun?

Hep bu şarkılarla…
Kıymetsiz dualarla…
Utanmaz bir yağmurla
Nereye gidiyorsun?

Yüzünde korkularla…
İçinde çığlıklarla…
Kalbinde simsiyahlar
Nereye gidiyorsun?

Bu sahte baharlarla,
Kıymetsiz dualarla…
Utanmaz bir yağmurla
Yine mi gidiyorsun?


Çocuk…
Her vedanın ardında bir bekleyeni vardır kimsenin bilmediği…
Ve her gözyaşının altında bir dua kimsenin duymadığı…
Çevir gökyüzüne başını…
Bakma arkana!
Daha sert basa basa, daha güçlü!
Anlat bu kara şehrin yollarına ak adımlarınla!
Gitmek yenilmek değil kazanmak da!
Gitmek gitmektir işte…
Hepsi bu.

29 Eylül 2012 Cumartesi

Bi ses kısıklığı ki...içler acısı.

Hep dilimdeydi,evimden çıktığım son ana kadar hatta yolculuğa başlayana kadar...Gitmek istemiyoruuum! diye bulduğum boyna sarıldım.İstanbulu bu defa hiç istemedim...
Bişeyler çıksa da geri dönsem dedim içimden sık sık.Ne bi engel çıktı ne bi neden...
Geldim...
Kaldığım yerden devam ettim.Biraz eksik belki,biraz kızgın ama fazlaca kırgın olduğumu hissettim her günde.Ama kırgında olsam eksik de olsam devam ediyo olmak çok güzel.
Hatta abartıp sabahın beşine kadar hiç oturmadan dans edebilmek daha da güzel.Sesim kısılana kadar bas bas şarkı söylemek hele gripken,en güzeli...
Özetle bazı şeyler alt üst olmuş bile olsa her zaman kötü şeylerin önce su yüzüne çıkıcağını düşünmek yersiz...Bi bakmışsın alt üst oldu dediğin şey nefes alma payı olmuş hayatının.
Yaklaşık iki aydır edindiğim tecrübeler direk bunu düşünmeme sebep tabi :)
Hayat bu derler ya hani...
Ne getirip ne götürüceği hiç ama hiç belli değil... :)



 
 

"Ne aradıysam zıddını buldum, doğruyu aradım yanlışı buldum, dostumu aradım düşmanımı buldum, aramayı bıraktığımda ise doğruların ve yanlışların ötesinde renklerin zıtlığında resmin bütününü gördüm.Ne doğru vardı, ne yanlış, ne kötü vardı, ne iyi, herşey olması gerektiği gibi.Herşey olduğu gibi!"


15 Eylül 2012 Cumartesi

Siz hiç kahkahadan kusma dercesine geldiniz mi?-Ben geldim :)

İple çektiğimiz zamanlarımız var bizim.Düşündükçe heyecanlanıp sabırsızlandığımız...
Bu anları yaratabilen;yıllardır zamanlara,anılara,dostlara,kendilerine,düşüncelerine sahip çıkıp,arkadaşlığımızın arkasında durmayı başarabilmiş canlar var.

Biz olma maceramızda omuz omuza olduğum o kadar güzel insanlar...Ve şartlar ne olursa olsun hiç sıkılmadan,midemiz bulanana kadar ortalığı inleten kahkahalarımız var.
Değişen hiç bişey yok,okulda da en gürültülü en şen şakrak sınıf olup her gün şikayet almamız boşuna değildi.Her gün uslanıp her gün zıvanadan çıkmaya bayılırdık biz.Gurur duyardık neşemizle...Üstelik her gün artardık,çoğalırdık.Birimiz eksilse tamamlardık,yok sayıp çiğneyip geçemezdik.Elini bırakmaz yanımızdan ayıramazdık.Onların tabiriyle "gözümüzün önünde dur!" derdik :)
Sahip çıkardık birbirimize,kardeşliğimize,kendimize,günlerimize...
Fazla güzeldik özetle.
İyi ki öyleydik.
İyi ki böyleyiz.
Zamana yenilmeden devam edebiliyoruz.
Hala sesimizdeki tek titremede "noldu sana hemen anlat,gel ya da dur geliyorum,çıktım!" haline gelebiliyoruz biz.
Hani derler ya adam gibi arkadaşlıklar yok artık diye.Gelin gösterelim :) O kadar gerçek olarak var ki.
Özetle ben hala çenemin ağrısıyla boğuşuyorum.O kadar kahkaha atmak kolay değil,midem de hala ağzımda üstelik :)
Hepsini de ayrı ayrı ama bi o kadar bir,öyle çok seviyorum ki.O kadar keyifliler ki.Hele bir aradayken o kadar iyiyiz ki :)
Çok özlüyorum,böyle birlikteyken hele hepsinin cep boyu olsa da her yere götürsem diyorum hep :) Gerçekten harika olurdu!

İyi ki tanıyorum.
İyi ki bu kadar çok seviyorum...
Beni nerdeyse şu 10 yıldır tek yanıltmayanlar oldukları için de daha bi başka seviyorum özünde...
Öyle işte,çok seviyorum :)




 


Fotoğrafların hepsi elime geçmediği için olanları paylaşabiliyorum sadece.İlk fırsatta devamı gelicek diyorum ama ben :))

6 Eylül 2012 Perşembe

"25" Şehit. Unutma artık,uyuma artık güzel ülkem.

Gözümü kapatırken duyuyorum;cephanelikte patlama 20 kadar hafif yaralı.
Sabah gözümü açıyorum;25 şehit!

Onlara göre her şeyde olduğu gibi hep olduğu gibi bi hafife alma hali,ölümü bile.
Ve işin en kötüsü insanların umursamazlığı. Bi tek ben miyim bu kadar öfkelenen, bu denli ağlayıp kanayan.
Sosyal paylaşımlarında hala saçma sapan fotoğraflar paylaşabilmen,kumsalda deliler gibi yaptığın tatilin en eğlenceli anlarının fotoğraflarını insanların gözüne sokman üstüne bide dıptıs dıptıs bi şarkı paylaşman ne demek!
Bu kadar mı otsun be arkadaşım.Bu kadar mı bitkiselsin.Bi silkelen gel kendine,insanım ben yahu diye kendini bi sars.
25 tane kardeşimi toprağa veriyorum daha 10 tanesinin acısını unutamamışken diye bi düşün.
Kusura bakma ama beyin fonksiyonlarını öyle hafife almak zorunda bırakıyosun ki insanları.Ve ne kadar üzücü o kadar çoksunuz o kadar kalabalıksınız ki...

Öfkem başta kendime,sonra kendi çevreme,sonra da tüm ülkeye...
Ne sabırlı bi milletmişiz şaşıyorum ben.
3 şehit;sabır.
7 şehit;sabır.
10 şehit;sabır.
25 şehit;sabır.

Taş olsa çatlamıştı.
Sizin sabır sınırlarınız hayranlık falan uyandırmıyor artık direk mide bulandırıyor.
Gidenler sizin abiniz,kardeşiniz,babanız belki aşkınız...Bu gerçeği hala nasıl göremez nasıl fark edemezsiniz şaşıyorum.

25 şehit,25kardeş,25abi,25arkadaş,25sevgili,25baba demek...Bu kadar çok şey demek...

25 anne,25baba,25çocuk,25eş,25arkadaş demek değil.Bu kadar az değil.Onlarca binlerce kalan demek.
Açın artık şu gözünüzü,lütfen anlayın artık!

Gidenlere en büyük rahmet...
Kalanlara ise en büyük sabrı dileyemiyorum.Tek dileğim o sabrın artık bir an önce taşması...

11 Ağustos 2012 Cumartesi

İnsan,giz(li)dir.

Başkaları sana bağırmışçasına
kendi sesinden başın ağrıyor,
yoruluyorsun yaptığın hareketlerden.
Gerçi kendi başınasın burada
ama kendin olamıyorsun
olamıyorsun başkası da.
Şöyle ya da böyle,intihar kaçınılmazdır bir şair için
ve imkanı yok aydınlatmanın,
her ölüm cinayet.


29 Temmuz 2012 Pazar

Can evi candır :)

Yaz okulu dedikleri şey pek tuhaf bi yaz geçirmeme sebep bu yaz...Garip bi ara bu ara,bi o kadar da keyifli ama.Bi koşuşturma ki pek olmayan cinsten...Hep son dakikaya kadar bekleyip iyice sıkıştığımız aralar...Deli gibi monopoly manyaklığına düştüğümüz zamanlar mesela...Bana kalırsa bombasıdır bu yazın...

Özlemlerim de tabi ki hep aklımda...İnanılmaz özledim bizimkileri.Alışık değiliz ki yaz sıcağında bu kadar uzak olmaya...Ne kadar koşturmaca olursa olsun,aklımdalar hep.Ama farklı bi yaz diyorum ya,şükürler olsun ki şükredebildiğimiz bi haldeyiz :)
Kafam o kadar karışık,günler karışık,aslında bi o kadar da olağan...Bilmiyorum işte çok tuhaf...

Bazen göz göre göre yoldan çıkmışlıklara müdahale edemiyorum.Bas bas bağırırken sözümü geçiremiyorum kendime...Yoruluyorum,çok fazla...
Bi amaç,bi uğraş...Çabalarım boşuna belki.Olsun,yarın dönüp baktığımda bi nebze olsun rahatlatabilirim belki içimi belli mi olur.Çabalamıştım derim,yaşamak gerekti derim...
Başarırım belki,belki de başaramam ama en azından hafızamda kalan bi yorgunluk yaratırım,uğraş verdim derim...

Dönüp baktığımda unutamayacağım o kadar çok zaman dilimi attım ki içime...Nefes aldığım sürece hep en kıymetlilerden...
Keyfimiz yerinde...
Hep diyorum,dostlar hep en can olanlar...




16 Temmuz 2012 Pazartesi

Özgür kız oldum bugün ben...

Çok tuhaf bi gün geçirdim ben bugün.
Koca gece inanılmaz bi mide ağrısıyla uğraştım,bi ara söküp atabilsem diye söylendim en içten halimle o kadar inletti beni.Hakkaten zor bi gece oldu yani.Sabah olmak bilmedi,zaman geçip gitmeye korktu sanki...Yatağa oturtup saniye saydırdı bana...
Sabah oldu bu sefer sınava yetişmeye koşturmak başladı...Bi işkencedir ki oda apayrı...Metrobüsüydü,sıcağıydı,trafiğiydi,ağrısıydı,uykusuzluğuydu...Öyle böyle değil fena uyuzdum.Hakkım olarak ama,onca şeyin üstüne şen şakrak olunur mu ki?
Sınav hengamesinden sonra bi İstanbul turu yaptım. Kadıköy,Beşiktaş,Taksim...Taksimde uzunca bi süre kayboldum,sonrasında tuttu çıkardı yollar beni,ben değil yollar beni buldu yani...
Aylak aylak dolaştım öyle.
Biraz konuştum çokça dinledim...Tanımadığım kaç insanla sohbet ettim hatırlamıyorum bile...
Bi ara kucağımda bi kediyle yürüdüğümü fark ettim,otobüste kolumda  koca kirpikli minik bi adamın uyuyakaldığını fark ettim...Aslında çocukları çok sevdiğimi hissettim.Uyanmasın diye kaç durak kıpırdamadan geldim.Gerildim ama bi o kadarda mutlu oldum...
Önümde oturan teyzenin geçen ay ki hastane serüvenlerine hı hı diye kafa sallamak gibi ciddi bi görev edindim...
Koca otobüsü aile apartmanı kıvamına getirdim...
Sayamadığım kadar çok kitapçıya girdim.Bir sürü değişik kitabın yanında,inatla her kitapçıda aynı kitaplara dokundum...Israrla okudum arka kapaklarını...

Durduk yere güldüm,durduğum yerde ağladım...Midem altüst olana kadar da içtim tabi...
Gülşahı çok dinledim,yeri geldi diklendim..."Hayır" dediğim çok durum yaratmışım onu fark ettim.Çözüm aradım.Biraz buldum biraz kördüğüm oldum...
Daha bir sürü güzel an yarattım kendime...
Kendime geldim özünde...

İstanbul dediğin apayrı bi dünya onu iyi bildim...
Belki ufak tefek pişmanlıklar hissettim ama İstanbul'u bu gün buna hiç ama hiç dahil etmedim...

10 Temmuz 2012 Salı

Elde var yorgunluk

İstanbula adım attığımdan beri fazla bi koşturmaca içindeyim sanki.Pek alışık olmadığım zaman zaman fazla geldiğini düşündüğüm bi yorgunluk olabiliyo bazen...Ama güzel yine de...Alışmaya çalışıyoruz aslında.Çalışıyorum yani.Ama şöyle de bi gerçek var,düşündüğümden zor değil.
Kafalar karışık çoğu zaman.
Ne düşünmeli bilmediğim hallerim var.
Bazen söylemeli ama susmalı çoğu zaman...En net bilidiğim de bu aslında.
Bişeylerin düzenine minicik bi dokunuşla altında kalacağım yüklerin üstüme yıkılabiliceğini düşününce korkuyorum çok...
Zor gerçekten.Yıpratıcı.
Neyse ki bazen bildikleri yeter insana.
Daha fazla zorlaştırmamak gerek.

29 Haziran 2012 Cuma

Biz çoğunlukla şaşkınız...

Elimde olmadan önüne geçiyorum kendi düşüncelerimin bazen."Koyver gitsin yahu nolcakmış!" lafının sonunu yakalayabiliyorum anca.
-Nolur ki?
Burda takılı kalıyorum ve koyveremiyorum.
Keşke tamamen benle alakalı olsa olup biten.Karşımdakini de düşünmek gibi bi huyum olmasa...
İçten içe biliyorum ben kendimi dizginlemediğimde herşeyin güzel olcağını ama...İşte ne biliyim.Yapamıyorum.
Bi yerden sonra ister istemez yavaşlatmak istiyorum anı...Kesinlikle durdurmayı değil sadece yavaşlatmayı işte...
Bu mesafe dediğin şey hep mi düşman olur.Kalan hep mi kalır,giden hep mi gider.
Götürmek istediklerimide çantama atıp gitsem mesela,olmaz mı! Olsa ne güzel olmaz mı?

Hayat dediğin ne değişken.Hele yavaş yavaş şekillenmeye başlarsa ve sen bunu fark edip paniğe kapılırsan bu fena işte...
Bazen hayal kurmak zor ama bazen o kadar net...Sanki gerçek bi an kadar yaşanılası...İşte öyle net görüntülerle kurabildiğim hayaller var şu sıralar başımda.Zaman ne getirir kimi getirir kimi nereye çeker bilinmez ama şöyle de bi gerçek var ki,gerçek olan bişeyler var olursa her şeye rağmen çekip gidebilir insan.
Çekip gelede bilir,çekip gidede bilir.
Eğer gerçek bişeyler varsa.Mesafeler anlamını işte o zaman yitirmeye razı olur.
Belki olur...






25 Haziran 2012 Pazartesi

mis miskinlik

Yazamıyorum uzun zamandır.Nedeni yok.
Bazen hiç engel olamam çeneme elime koluma bağlasalar durmam illa anlatır rahatlarım ama bazen de böyle işte...
Uzak olmak iyi.
Tatil dediğin miskinlik demek değil mi zaten.
Tam olarak öyle bişey işte...


Tabi bide olayı şu boyuta getirebilmek vardı...Vardı...Dı!

14 Haziran 2012 Perşembe

bu sözlerin böyle paragraflara bağlı olduğunu bilmezdim...

...
Bizim senle hukukumuz var. Avukatımız var. Suçumuz var.



Bizim senle bir ömrü paylaşmaya andımız, bu andı çiğneyip içyüzümüzü ifşa eden ihanetlerimiz, birbirimizi kolayca harcamanın lüksü, bu lükse sığan baş önde boş boş oturuşlarımız var. Konuşamayışlarımız, hiçbir şeyi açıklayamayışlarımız, kaçıp gitmeyi erdem sayışlarımız var. Umutmuş, bir şans daha vermeklermiş, özürlermiş, lütfen unutlarmış: Zaaf Zaaf! Bunlar evrim zaafı! Ben kin tutmayı sevgiden daha yüce bilirim. Sadece hümanist olacak kadar düşük değil IQ seviyem!




Bu gece alkolle sabahla; ona de ki: Ben kanıma kırmızı rengi veren kişiyi kaybettim.


 
Bu gece hüzünle sabahla; ona de ki: Ben bedendeki mıknatısın büyüsünü bozdum.


 
Bu gece iğrenç bir korku filmiyle sabahla; ona de ki: Kabuslarımın orta yerindeki tek güzel mabedin kapısına sıçtım.



Bu gece imla kurallarına uyulmuş edebi bir intihar mektubu ile sabahla; ona de ki: Farkındayım, ölsem, cesedimi gerçekten teşhis edebilecek tek insan odur; ceset de olsam, hainim hâlâ.


Ne mutlu sana!



[Küçük İskender

13 Haziran 2012 Çarşamba

Susuyorum sadece...


"Hatıralar üretiyorum telgraf tellerinden
Akşamüstleri fesleğenleri suluyorum

Bekle demiyorum kimseye,unutma demiyorum"

                                                                             Ahmet Telli

11 Haziran 2012 Pazartesi

Yurtta son gece.

Ben görür görmez ısınmıştım bu yurda ama bu kadar benimseyeceğimi hiç düşünememiştim tabi ki.
3 yıldır evim gibi oldu bu yurt.
Bu yatak benle özdeşleşti.7 numara dedin mi yollar hep bana çıktı.
403 bu yurdun en güzel en özel odalarından oldu hep.İçindekiler o kadar anlamlı o kadar kıymetli ve o kadar güzel insanlardı çünkü.
Biz çok şey kazandık burda buna inanıyorum ben.Çok şey kattık birbirimize.Diyorum ya hep,dışarda "ailem" diye bahsettik...
İşte bu kadroyla,bu durumda ve bu yatakta son gece.İçim öyle buruk,kızıyolar bana ama içimde bi sızı.E diyorum ya benimsedim o kadar ne yapabilirim...Kurduğumuz bi düzen var,alıştığımız insanlar,ordan değil de şurdan alalım diyebildiğimiz esnaf amcalar var artık.Bunun ne anlama geldiğini biliyosunuz.
Çok alıştım...Çok sevdim...Çok seviyorum.Sadece mekan değişiyo bunu biliyorum,biz yine hep birlikteyiz ailece :)
Ama hadi iniyorum markete diye kahvaltı harekatını başlatan,saatlerce sıkılmadan kahvaltı edebilen,fırında zeytinli ve dereotlu poaça kaldığında kahvaltıyı şölen ilan eden,bi anda bulaşık ekibi oluşturup anında o karmaşıklığı yok eden insanlar olmanın ayrıcalığı hep başka kalıcak içimde :)

Her anı zihnimde,her gün içimde...Ve o kadar kıymetli.İyi ki düştü yolum buralara diyorum en samimi halimle.İyi ki tanıdım bu yurttaki güzellikleri ben.
Ömürlük olduklarını biliyorum dostluklarının.
Ömürlük olduklarını ummuyorum,biliyorum öyle olduklarını.Bunun insana kattığı huzur öyle kıymetli ki.O yüzdende başka bi sevgi var:)

Yani özetle,şu 3 yıl iyi ki yer aldı hayatımda.Bu 3 yıla baktığımda en güzel şey bu yurt çünkü hayatımda.
Seneye bu yatakta yatıcak olan arkadaşı çok merak ediyorum şimdiden,böyle de psikopat bi insanım ben.Neyse gelir görürüz napalım.7 numaranın şanına yakışıyo mu diye :)
Şaka bi yana,en az benim kadar mutlu olsun,yeter zaten :)

Bizimde;gönlümüzce,dilediğimizce ama hep yanyana, açık olsun yollarımız.
Sadece mekan değişti,biz hep aynı biz...









3 Haziran 2012 Pazar

Biliyo musun,ne kadar?

O kadar yorgun o kadar yılgın ve o kadar bıkkın hissediyorum ki.O kadar işte...
Verdiğim emeklerin karşılığını hiç bi şekilde alamadığımı gördüğümde istemsizce vazgeçiyorum ben.Her şeyden...
Pes ediyorum belki.
Bi işe verdiğim emek.Bi insana,dosta verdiğim emek.Kendime verdiğim emek...

Eğer minicikte olsa tebessüm ettiremiyosa bana günün sonunda,hırslananlardan olamıyorum.
Ve o kadar üzülüyorum...
Sessizleşiyorum,donuklaşıyorum ve sıkılıyorum kendimden.O kadar zor ki.
Görünmez olabilmeyi o kadar isterdim ki öyle zamanlarda.Bi süper güç hiç de fena olmazdı hani.

Bişeylerin ağırlığının altında ezildiğini hissetmek,yanında istediklerini bulamamak bazen...Gücümden güç çalanlardan.
Bildiklerimin,güvendiklerimin aslında bildiğim şeyle pek alakası olmadığını görmek,evet yorucu.Sinir bozucu...

Annemi öyle özledim ki...O kadar ihtiyacım var ki.Yorgunluğumu o kadar hisseder oldum ki...
Yüklerimin ağırlığını o kadar taşıyamaz o kadar çok tökezler oldum ki...Sadece onun dokunabileceği o kadar çok yaram var ki.Dokunup,iyileştirebileceği...

Özetle,uğramıyosam buralara en iyisi böylesi sanki.
Toparlanana kadar uzak kalma felsefemize hep sadığız...

Herkesten.
Keşke,kendimden.


27 Mayıs 2012 Pazar

Hesaplaşma?

İçimde anlamlandıramadığım belki de anlamlandırmak istemediğim bir huzursuzluk.Midemi bulandıran...Çünkü huzursuz olduğumda hep midem bulanır benim.
Güvenin yere düşen bir bardakmışçasına kırılması ve parçalara ayrılması...Ağır çekimde! Sonra o parçaların bir bir içime batması...Neden diyorum sonra.Neden izin veriyorsun,bu kadar acıtması gerekmiyor...Geride bırak.
Geçmiş mi geride kalamıyor yoksa biz mi geçmişin geride kalmasına izin vermiyoruz.Bilmiyorum.
"Bilmiyorum"kelimelerin içinde hislerimi en iyi anlatan kelime.Bilmiyorum ve aslında bilmek de istemiyorum.Beynimin içinde bir savaş var adeta.Bir düşünce ve o düşünceyi kovmaya çalışan bir sürü başka düşünce.Ama o hepsini bastırıyor.
Gözlerimi kapatıyorum sonra.Gözümün önüne tek bir şey geliyor.
Başa sarıyoruz.
Midem tekrar bulanıyor.
Tekrar düşünüyorum.
Neden izin veriyorum?Neden bunun diğer düşüncelerimin önüne geçmesini engelleyemiyorum.

Hiç bir şeye yaramıyor.
Hiç yarayamıyor.

25 Mayıs 2012 Cuma

İnsan biraz olsun akıllanmaz mı...

Bi can sıkıntısı vardır, bi de iç sıkıntısı.Çok farklıdır ikisi birbirinden.Bu sefer ki iç sıkıntısı.Hem de en beterinden.Kocaman bi of.

Belki şu elbiseden bulsam geçer bütün sıkıntılar...

Haydarpaşa garında bi meyhane varmış...

Geçen gün öyle güzel bişey yaptık ki.Unutulmaz bıraktıkları.Yarattıkları.
Estim akıllı bi insandım ben hep.Öyle her zaman olmasa da estimi yapardım ne olursa olsun.Hala da yaparım affetmem.Çok da mutlu olurum üstelik...Öyle bişey yaptık işte.Bi fikir attık sonrada tuttuk.Sonunda da bu harika zaman dilimini doğurduk.
Diyorum hep,kızlarla olan onlarla yapılan herşeyin tadı tuzu bi başka diye.
Haydarpaşa garının içindeki o harika lokantadaydık.Nasıl bi ortamdı,bizi nerelere alıp götürdü,nasıl mutlu etti...Anlatmam zor.O yüzden bi fırsat yaratıp uğramanızı öneriyorum şiddetle.Her şeyiyle iyi ki yaşandı.İlk anından son dakikasına kadar...







18 Mayıs 2012 Cuma

Aman nası bi saçmalamak bu?

Hadi şu gecenin köründe azcık saçmalayalım.Uygun mudur?
İçten içe nasıl bi korku biliyo musun şu finaller.Tam bu zamanda oluyo ne oluyosa.Bile bile sonunu yapıyosun yapacağını.
Yapıyorum yani.
Yatıyorum mesela,geziyorum mesela deli gibi içim içime sığmaz hallerde kıpır kıpır falan oluyorum gereksiz...
E adettendir sınav öncesi böyle olmak bende,ki yerimde duramıyim.Ona buna sataşıp ortalıkta şebeklik yapıyım.Bir Gülşah klasiği.

Beni de bu güzel havalar mahvetti biliyo musun sevgili Orhan Veli.Yaramıyomuş bize meğerse bu güzel havalar dimi...Görüyo musun bak koca Orhan Veliyle bi ortak noktamız varmış düşününce şimdi?

Yok ama artık bi akıllanmak ki başıma gelen anlat anlat bitmicek cinsten.Sabrıma kuvvet...
Bak gece köründe bile fikircezimde final korkusu.Tövbeler tövbesi.
Bu işkence değil de ne şimdi bi söyleyin bana.Sınavları napmalı?-minareden atmalı...
E ama ben söyledim baştan saçmalayalım diye.
Uyusam çok faydalı olmaz mı sence de?



Onu bunu bırak bide,hayatımın bi bölümünü şunlara adamışlığım var biliyo musun.Hey gidi...
Evin her köşesi kağıt parçası olurdu.Kızardı annem "geze geze kağıt mı kesilir be çocum tuhafsın ya"diye...
Kıyamam.
Kaç poşet kıyafet vardı ama.En birinci bendim.Diyorum ya,o dönemi bunlara adadım diye.Manyakmışım hakkaten.Olsun ablamın hala tavan arasında saklanan o peçetelerinden daha mantıklıydı en azından.(Baya bildiğin kıskanırdım hala kıskanırım baksana triplere.)
Koca sülale seferber olurdu o manyak peçetelere yahu.Yok böyle bişey...Hakkaten işi gücü yokmuş insanların...


(Şu noktada devreye girmesi gereken bi uyarı olmalı bence artık.Tamam durun ben yapıyorum onu da,önünü alamicaz yoksa.)

-Ne diyosun be kızım ya,yat uyu!