29 Kasım 2011 Salı

son.

içimdeki lafların ağırlığını bi bilseniz ah bi duysanız!
Böyle tepeye tuğla düşmüş gibi hissettirecek cinsten tam.
Adam olamayan olamazmış ya hakikaten öyleymiş.Olmazsa olmazmış.
İnatla anlamamaya çalışmam neden?
Neden kabullenmemek için bu kadar direnişim!
Kızgınlığım kendime aslında,direk olarak şahsıma.
İnsanları anlayamamak en doğal hakkım tabi ki herkes gibi ama bile bile ladesti benimkisi her seferinde.
Israrla yaptım,yapıyorum.
Ne haliniz varsa elbette görünüz.
Umrumda mı?
Bu güne kadar bi nebze öyleyse de gün itibariyle gram ilgim alakam yoktur.
Hiç birinizle...

28 Kasım 2011 Pazartesi

Bi uyandım baktım ki gece olmuş !

Sinir küpüyüm aslında bugün.Evet evet tam olarak bu bugün başımada dolaşan...
Yahu o nasıl bir geceydi...Nasıl inatçı bi uykuydu ki bi saniye bile uğramadı tüm gece.
Yatağın içinde dönmekten,gece boyu öksürmekten yoruldum sadece.Gece boyu olan sadece bu!Dinlenmişlik falan yok hiç...Kalktığımda daha bi yorgundum doğal olarak.
Ayarının kaçmasına öyle müsait ki uyku konusu.Hep böyleydi,hep böyle devam edicek sanırım.Bi anda tepetaklak olabiliyo her şey ,Allahım çıldırmalık tam ya.
Bıraksalar 3 gün uyurum bu aralar yine...Deliksiz hemde...
Biraz depresyona falan mı giriyoruz biz napıyoruz yahu...
Uyku kardeşimde olmasa yanımda,daha fena hallere gelirim ya,neyse ki o var her daim yanımda bana eşlik etmekten bıkmayan...
Sever sararım onu,oh mis... :)

27 Kasım 2011 Pazar

Susalım mı?

Önce bu harikaya bi kulak verelim...Sonrada azcık anlayıp,hissetmeye çalışın beni,olur mu..?

Kısa bi süre için;her şey fazlasıyla yumuşak hatta pofuduk,çokça tatlı,bolca süsten püsten uzak,en çoğundan sessiz olsa mesela...
Hani keşke bişey yapabilsem ve olsa...
Hiç bişey göz alıcı olmasa,mat;pırıltılar biraz eksik olsa...
Melodilerim hep olsa ama bu sefer sözleri eksik olsa...Sadece dinlesem eşlik etmem mırıldanmalarımla sınırlı kalsa...İster istemez tebessüm eder hale gelsem...
Şarkıda dediği gibi "gün usulca kararsa" örneğin...
Her şey bi dursa,herkes bi baksa...
Herkes bi yavaşlasa...
Kendimizi dinlemeye çalışsak mesela ufaktan...
Ama sevdiklerimizin sesi de eksik olmasa bi yandan...
Bi süre,kısa bi süre de olsa başarabilseydim örneğin...
Biraz fazla güzel olmaz mıydı bu...?


- Gökyüzünün mavisini sevsen, denizlerin mavisine haksızlık edersin. Denizleri sevsen, gökyüzüne… İkisini aynı anda sevmene olanak tanımaz bu hayat.
Ama sen,yine de sev...
Boğazında ki düğümleri yine sevdikçe çözeceksin...


25 Kasım 2011 Cuma

403

Az önce Anıl'la mutfakta bulaşık yıkarkende onu dedik;nası geçcekti yurda ilk geldiğimizde bu zaman denen...Nası bitcekti bu yurtta günler,onca insanın içinde nası rahat edilcekti...Nası mutlu olunup,nası ağlancaktı...Hepsi muammaydı.Hepsi korkutucuydu...
Ama öyle olmadı,bizim için ilk günlerle sınırlı kaldı en azından o korkular.Biz yarenlik etmeyi hemen öğrendik,hemen ısındık birbirimize daha da ötesi bağlandık kısa bi süre sonra.Çokda sevdik işin özü...Kardeş dedik,başka bi ortamda bizden bahsederken"ailece"dedik.Odaya geciktiğimizde nerde kaldı bu kız,çok geç oldu diye endişelendik istemsiz...Çok güldük,çok paylaştık güzel yaşadık kısacası...
Bu yıl eksilme telaşı var içimizin bi köşesinde...Ekipten mezun olmalar söz konusu.Düşününce içim öyle bi tuhaf oluyo ki görmeyin...
Eksilmek hep zor...
Az önce kadehlerimizi tokuştururken bulduk birbirimizi yine.Gizli kaçamakları hep sevdik biz,gizli saklı işler karıştırmak hep mutluluk getirdi bu odaya...
O değilde,çok seviyorum hepsini de.O kadar özeller ki,o kadar kıymetliler ki...iyi ki varlar,çok önemli!
Hafif bi baş dönmesiyle yazılmıştır efendim.Biraz içsellikler de söz konusudur.Bu gecelikte böyledir,napalım...

Onlarla yapılan herşey bi başka tatlı,hep... :)

22 Kasım 2011 Salı

Ruhhalimi?

Biraz gerçekçi olmalıyım, imkansızı istememeliyim.
İnsan canı yansa, o acı kendine özgü sanır ya; az veya çok artık her şeyi kendime özgü sanmaktan vazgeçmeliyim.
Biri çıkıp 'evet öyle' dese, inanırım. neye mi?
İnsanı her fotoğraf da mutlu etmez ki; içinde kendinin olmadığı her fotoğraf da herkesi üzmez ki..
Bazı insanlar asla bir araya gelemez...
Bazı kişilerle son görüşmen aslında onu son görüşündür, yıllar sonra hatırlarsın, 'meğer sonmuş' dersin!
Vazgeçtiğin şeyler üzerinden aslında vazgeçmemişsin gibi hayaller kurmak saçmalık.
Bir süre hep aynı kolunun üzerine yatarsan uyuşur; iğne batırsan hissetmezsin, sadece görürsün. Oturup bir de bunun için üzülme istersen...




Dinleyelimmi  o zaman... :)

Beşiktaş güzeldir !

Dün bi azimle okula attık kendmizi okuyoz ya hani çok fena...Hocalar bizim kadar azimli değil yine gördüm.Gelmedi beyefendi...Bizede şamata çıktı tabi,değerlendirilmez mi hiç...




Sonra attık kendimizi Beşiktaş'a.Nası bi soğuktu dün akşam ki?Sorarım...
Ama onlar nası kahkahalardı,nası çıldırmaklardı,aman nası keyif etmekti...Böyle kaçamaklar arada bela olsa da başımıza vazgeçilmezdir bizde.İnsan eğlenmeyi erteleyebilir mi,kahkaha atmayı mutlu olmayı,başka nedenler için görmezden gelebilirmi hiç.-Hayır.
O kahkahaların,o soğuğun bi hatırası olmadan olmaz tabi ki.Bu boğaz acısı en çekilir olanından neyse ki...
Tadı damağımda kaldı.Böyle zamanlarda olmasa olmaz ki ama... :)

21 Kasım 2011 Pazartesi

bi hengame sonu daha mı ?

Aman bi miskinlik bizde ki,bi tembellik ki öyle böyle değil...Saat 3ten itibaren koyver gitsin an'ı başladı efendim.Bitirdik sınavlarımızı,oh dedik sonunda.
Biraz boşluğa düşmedik değil,yalan yok...Sanki hemen bişeyler atıştırıp,mutfaktan kahve kupalarını kapıp etüt yolunu tutuvercekmişiz gibi bi hava vardı hepimizde.Neyse ki atlatmak pek zor olmuyo böyle histerikleri.Tembelliğe alışmak hiç zor değil... :)
Aslında bana kalsa ben hayatımın sonuna kadar öğrenci olarak kalmak isteyebilirim.Yani şöyle düşündüm de bi,isterim heralde.Tabi cinnet anlarım  yada salyalarımı saça saça ortalıkta inleyişlerim yok değil okul yüzünden;okul hayatıma,lanet etmelerimde cabası olabiliyo bazen...Ama ne biliyim bi huzur ki şu anda miskinlik kokulu işte bilemedim,sen anla :)

Sınav arasına sıkıştırmaya çalıştığımız bi zaman da vardı kızlarla,koştura koştura...
Gözümü bi açtım ki o sabah 'köfte!'...Hepsini sürükledim,Sultanahmette aldık soluğu :) Nası tatlıydı nası nası nası...Ki et sevmeyen bi şahsiyettim ben,hala öyleyim tabi ama o sabahta vardı bişey işte bilemedim yine...Mutlu mutlu yediğimden bi o kadarda tatlıydı,kızlar sayesinde.Yedik afiyet oldu özetle.
Bi dakka bi dakka o elma çayını atlarsam eğer ayıplardan ayıp beğenmelik olurum.İçmemiştim ben öle bi elma çayı hiç,söyliyimde canınız istesin diye yapıyorum bu pisliği de :)

ps:internete küfür etmekten yorulduğum için fotoğraf desteklerimi sonraya bırakıyorum.Zorunda kalıyorum yani...!pof.

15 Kasım 2011 Salı

Sınav 2 sonrası

Kısacık zamanlar aslında bu hayatta bizi mutlu eden şeyler.Dönüp bakınca an'lara takılıp kalmışlıklarla dolu bir sürü zaman var elimde...Düşündükçe içimi ısıtan cinsten...
Öyle bişey var işte bugün de içimde...
O pis sınav haricinde aklımda kalan güzel bi tebessüm.Kahkaha desem daha güzel..

Onca sıkıntı,sınav stresi bi yana,aslında iyiyim ben...
Öyle olmalı çünkü.
Dakikalarca kikirdemelerim var ne kadar kasvetli görünsemde...içten içe kendimi mutlu hissedişim var çokça..Samimi bakışlar hep iyi geldi bana;yakaladığımda keyfime keyif katan sıcacık gözler var...
İnatla şemsiyemi açmayıp yağmurda ıslanıp kendime gelişlerim var...

Sadece annemi arıyorum yanımda,oda tamam olsa değme keyfime işte...Bide sınavları bitirip kahvemle birlikte romanlarıma gömülüp miskinliğin dibine vurma isteği.



*O değilde,yağmurlu havada yollara yansıyan sokak lambalarının o turuncu rengi yok mu,sevdirirse o rengi bana,ancak bu olay sevdirir.O kadar güzel işte,o kadar.

11 Kasım 2011 Cuma

Geç bile kalmıştı bu patlama

Ben hep bişeyleri bekledim durdum bu güne kadar,belki de şu ana kadar.Hiç bi zaman bilemedim ne beklediğimi belki ama hep bekledim.Büyük bi sabırla hep bi durma halinde kaldım...
Şimdiyse her günümü boş geçirmiş gibi kötü bi his var kalbimin orta yerinde.Ve işin kötü bi yanı daha var artık beklemeye değer bi gün dahi canlandıramıyorum zihnimde.
Hani içim bomboş dedikleri bi laf varmış ya,öyle işte.
İçimde bi boşluk,anlamsız bi anlamsızlık...
Sanki koca bi balon yutmuşumda iç organlarım sıkış tepiş olmuş içimde.İşte o içimdeki koca hava kütlesi nefes alamayışıma sebep.Her derin nefes alma çabamda daha da yorulmam demek...
Yine can havliyle bi o duvara bi bu duvara çarpıyorum.
Yine bilinmezliklere gebe kalıp en olmadık zamanda koca bilinmezlikler doğuruyorum...
Anlaşılamıyorum yine.Bencilliklerden bıkıyorum.Yüzlerine bakmak istemiyorum.Deniyorum ama başımı kaldırıp gözlerini bulmaya hevesimin olmadığını fark edip üzülüyorum sonrasında.
Ben böyle zamanlarda en çok çocukluğumu özlüyorum aslında...
Aklımda beliren kare hep,üzerimde önlüğüm öğleden sonra 3 civarı eve giden yolda arkadaşlarımla oyuna dalıp eve gitmeyi unuttuğum anlara çıkıyor...
Evlerin gölgeleri,sokakta bulup eve götürdüğüm kedi yavruları,Rıfat'ın çantası,Aliye'nin ayakkabıları,Sinem'in bakışları aynı hep.Ali abiden ucuza aldığımız cipslerin tadı hep o günlerdeki gibi...
Beynim oyun oynuyor bana,geçmiş zamandaki oyunlar yetmezmiş gibi...
İşin özünde bugün mutsuzsam hemen düne sığınıyorum ben.Dünü arıyorum,bu günlere dünü soruyorum.
Hiç unutmuyorum işte o yüzden de hep umut ediyorum istemsiz.
Böyle zamanlarda ben en çok çocukluğumu özlüyorum...

10 Kasım 2011 Perşembe


İşte böyle böyle büyüyorum.
Bir gündüz geliyor,
Bir gece...

-Hep yakışırdı bulutlar bu şehre,bugüne yakışmadı oysa...
İstanbul hiç iyi gelmiyosun bugün bana,hiç...

9 Kasım 2011 Çarşamba

Canı çok şeker !

Belki çocukluktan kalan küçücük bir hikayenin ardından gitmek içindir uykular
Belki yaşanmamış yaşanacak onca hayal peşinden koşmak içindir
Bütün masallar.

Uyan uykundan

Çok uyursan herşey geçer yaşanmadan
Uyan güzel uykundan ne kadar tatlı da olsa hayat
Uykuyla geçmez yaşanacak o kadar çok şey,
Anlayacak anlatacak çok hikaye var aklımda!
Ama sen uyursan kime anlatırım
Sen gözlerin kapalı kalırsan kime...
Çok uyursan gözlerin mahmur kalır,
Güneş ısıtmaz kirpiklerini.

Uyan uykundan güzel kız
İçi güzel yüzü güzel canı çok şeker...



8 Kasım 2011 Salı

Özetle

Gitmek istediğim yerler, sarılmak istediğim insanlar, ağlamak istediğim kucaklar, kurmak istediğim hayaller, koklamak istediğim boyunlar, öldürmek istediğim kızlar, canını yakmak istediğim adamlar, görmek istediğim rüyalar, dinlemek istediğim şarkılar, oynamak istediğim oyunlar, ağzım kulaklarımda gülerken çekilmek istediğim fotoğraflar, çizmek istediğim resimler,bağıra bağıra söylemek istediğim çok şey var.

Yapamıyorum.Olmuyor.


5 Kasım 2011 Cumartesi

yalnız kalmak iyidir bazen.

Hatırlıyorum,lisedeyken annemleri kovalardım evden;gidin gidin ben kalırım yalnız,diye(ergenlik başa belaydı o aralar) şimdide kızları kovaladık.Sümbülle ikimize kaldı koca oda.Hepsi gitti.Odada parti falan vermeyi düşünüyoruz şaşırdık ne yapıcağımızı :)

Çok iyi hissediyorum kendimi bugün,güzel bi mailin katkısı büyük tabi...

Uzun uzun kahvaltımı yaptım,takip ettiklerimin hiç birini atlamadan hepsine göz attım,annemle sohbetimi ettim özetleri geçtim :)güzel haberimide aldım koydum başköşeme;tamam ders çalışmaya müsaitim :)
Bide şu gözlük camlarımı silebilseydim,daha ne isterim hayattan...
Işıldıyorum bugün,çok iyiyim çok...:)



Bide kahve mi yani?
Öleyim mi şimdi mutluluktan...  :)

3 Kasım 2011 Perşembe

Bi iyi ki daha

Bu gece ben hep içimde olan bişeyi yaptım!Hep istediğim şeylerden bi tanesini gerçekleştirdim...Zahmetli oldu ama oldu.Biraz soğuk biraz bilinmezlik biraz başağrısıydı sorunsallar ama mühim değildi...
Dün geceyi dışarda geçirdim,İstanbul'da,kısacası.Sabaha kadar sokaklardaydım.Tam olarak 7de odada buldum kendimi:)
Günün ağardığını pencereden değilde pencerelere bakarak bekledim bu sefer.Taksimi bu kadar boş,sakin hayal etmeye çalışırdımda yakıştıramazdım,yakışırmış gördüm...
Sade bi kahveyle kendime geldim keyfime keyif katarak sabahın beşinde.
Bol kahkahalar,çokca dans etmekler,şerefimize kaldırdığımız kadehlerimiz var düne ait...
Özlemcim iyi ki doğdun,iyiki yaşattın bu geceyi bize en azından sebep oldun!. :)
Yorgunluğu falan fırlatıp attım bi köşeye,bu geceye dair herşey  iyi ki olsun...




Seneye aynısından bi daha.Tamam mı? :)

2 Kasım 2011 Çarşamba

C.Süreya

Nası sevdim nası beğendim hemencecik kaydedeyim geçsin geçmişime dedim.Sabahın köründe dersi olan iki fareyiz şu anda karşılıklı.
Tiplere bakarsan damla uyku yok sanırım.Ama yapılabilecek bişey olmadığının da farkında olduğumuzdan bi masumluk ta yok değil üstümüzde.Hayırlısı madem...
Ve evet zevzekliğe vurmadan paylaşıyorum sizlerlede paylaşmak istenileni :)

BELKİ DE KUŞLAR UÇUYOR DİYE HAYAT KISALIYORDUR 
Onun yaşadığı kentte, tarlaları birbirinden ayırmak için gelinciklerden kırmızı çizgiler yapmışlar.
Onunla, o kentin sokaklarında sesli sesli şarkılar söyleyebilirsiniz mesela. İnsanlar size bakar ve sizden nefret ederler.
Aslında sokakta şarkı söylemeseniz de, insanlar size baktığında nefret edecek bir şey mutlaka bulurlar.
Neyse.
O güzelse, sizi güzel insanlarla tanıştırır. Aralarında Guguk Kuşu’ndan etkilenip, filme yazı yazan süpersonik kızlar olur. Hep birlikte otururken saatlerce Cemal Süreya’dan, Sait Faik’ten, Neruda’dan, Holden’dan falan bahsedebilirsiniz.
Sizi tanıştırdığı ipek gibi kızlardan biri de kalkıp der ki;
Bir şeyiniz olayım sizin,
Hani nasıl isterseniz,
Oğlunuz, kiracınız, sevgiliniz…
Dünyanın bir ucuna,
Birlikte gider miyiz?*
Tebessüm edersiniz, teşekkür etmiş olursunuz.
O öyle sersemdir ki, gara sizi uğurlamaya geldiğinde, hüzünlü gözlerle veda etmez. Taş – kâğıt – makas oynar trenin cam kenarında oturan sizinle. Tanrım! Yirmi yaşında güzel bir kız yapar bunu.
Tütün sarar size. Ama sardığını da kendi içer.
Bencilken bile sizi düşünür.
Çok sarhoş olur ama ayık sever.
Hapşırırsa çok yaşar.
**Korkuları vardır. Ama bunu kendine belli etmediğinden cesurdur.
*Şemsiyesi güzeldir. Fakat bilir ki, şemsiyeler yağmura hakarettir.
Onunla şöyle dileklerde bulunabilirsiniz:
Islanan saçlarımızı gittiğimiz yerlerde beğenmezler diye, yağmura öfkeleniyoruz. Keşke, yağmur saçlarımızı bozsa bile bizi beğenecek insanlara yürüyebilseydik.
Acılarınızdan bahsedebilirsiniz ona. Ne bileyim. Ölüm gibi. Size aptal teselliler vermek için çaba göstermez. Çünkü bilir ki, insanın üzülmesi gerekiyorsa, üzülmelidir.
Özlerse sizi, pat diye çıkıp gelir. Gelirken de sevdiği kitapları yanına alır. Ama ağırlık olmasın diye onları kucağında değil, dilinde taşır.
Eğer sizin yaşadığınız şehirde deniz yoksa o size martılardan selam getirir.
Christopher McCandless’a laf ederseniz, sizi dövebilir.
Çok alay etmez kimselerle. Ederse de kötü niyetle değil, başarısız geyiklerle yapar bunu.
Bazı anlarda şapşallığı en doruklarda yaşarken görürsünüz onu.
Yapmayın! Teninin rengi toz pembe değildir elbette. Hayır, bundan bahsetmiyorum. Ama ben onun güzelliklerini severim. Çirkinliklerini kapatan güzelliklerini.
Anlayacağınız o sizin sevebileceğiniz türden biri değildir. Çünkü siz güzel olandan hemen sıkılıp, çirkin şeyler yapmaya koyulursunuz.
Bu yüzden soyadı Ağaç olan bir kadını sevmeniz epey zordur.  
*C. Süreya


"Eve gidince apar topar denemelik"ler listesine giriş yaptı gün itibariyle.
Özenmek!
Of.

1 Kasım 2011 Salı

Evet ders çalışıyorum aslında :)

-şimdi yoksun sonra yoksun orda yoksun zaten yoksun.anılarım birer birer ah kırılıp döküldüler...dırırıımm.!
^^

Ver bana düşlerimi...

Kalbimin orta yerinde bi sıkıntı.Kocaman...
Sığamıyorum sanki bi yerlere yine.İçim içime dar.
Keyfim çok yerindeydi aslında ama akşama doğru geldi oturdu kalbimin üstüne bişeyler.Anlamı ve nedeni yok.
Odadaki o hengame oturduğum yerden yordu beni.Allahım neydi o öyle...
Bundan 40 yıl sonra dönüp baktığımda bu yurt hep iyiki olarak kalıcak hayatımda.İyikilerin üst sıralarında hatta...Gittikçe de bi yumak mı oluyoruz farkında olmadan bilmem.Hani daha bi yumaklıktan bahsediyorum:)
Koca günü yine geçirdim tek şarkıyla ve en az 4 gün daha gider demeden edemiyorum.Kızlar kusana kadar işte artık ne kadar olursa.Tam benlik şu anda.Dinledikçe gömülüyorum,küçülüyorum yatağımda...
Neyse o değilde,içimde kaldı bugün,bi dondurma yesek çok iyiydi.

LEON!
Sen nasıl bi filmmişsin.Neymişsin öyle.Nerdeymişsin bunca zaman.Nasıl etkilendim anlatılmaz.
Hayatımın filmi ilan ediyorum gün itibariyle.
Amelie,yine baş tacısın,yanlış anlaşılmasın.Ama bu bi başka tamam mı...Aşık oldum yine sanırım :)
Bayıldım bayıldım...
Varsa izlemeyen şiddetle tavsiye ediyorum.Lütfen izleyin ilk fırsatta...

Ağzımdan 3 kelime çıkarken beynimde 33 kelime dönüyo.Bu ne demek,hem çok fena konuşmak hem de gık demeden saatler geçirme isteği demek.

Kızlar uyudu,yine bi başıma kaldım gece lambalarımla...
Son ışıklar söndüyse biter akşam öyleyse...


Gerektiği kadar iyi yaşayamıyorum.
İşin komiği ‘gerektiği kadar iyi’ nasıl yaşanır, onu da pek bilmiyorum.
Devamsızlığım çok hayatta.
Bir yıl düş’e dokunur gibi hiçbir şey yaşamıyorum, sonra, ertesi yıl bir gömülüyorum hayata ve aşk’a, kaldırabilene aşk olsun.
Nerede, nasıl, ne zaman, kiminle, ne kadar daha fazla mutlu olunur, bilmiyorum.
Olmadığım yerleri, yapmadığım şeyleri düşlüyorum bazen.
Bazen diyorum: ‘cinsim başka olsaydı daha mı mutlu olurdum acaba’- dallıyorum günleri, bugünün ne içerdiğine bakmadan, ertesi gün’e geçiyorum hemen.
Yaşayacaklarımı hep son ana bırakıyorum .
Kendimi çoğunlukla yaşamayacak kadar yorgun hissediyorum.
Ne yaşarsam yaşayayım, gözüm hep öteki hayatlar’da kalıyor bazen.
Yaşamaya iyi konsantre olamıyorum.
Bence hayat, cinselliğin önemli bir parçası- bazıları çalıp-çırpıyor her şeyi, öteki hayatlar’da otluyor hep bazıları.
Sevişince acıkıyorum.
Her sabah bir gün eksik uyanıyorum ömrümden.
Kafamdaki insan olamıyorum kendi ömrümdeymiş gibi rahat yaşayamıyorum.
Herkes ağzına kadar başkası dolu.
İçimde hiç kötülük yok.. Bu çok kötü.
Depremle yaşamaya da alışabilirim.. Tamam.. Olur.. Fakat bir şartla: Beni öldürmeyeceğine söz verirse.
Ömrüm bir dönem çok açık kaldı, hayatıma kaç insan girdi hatırlamıyorum.
Aslında ileride çok mutlu olunacak  yerler biliyorum.
Bazı sabahları dünya, çok zor alışıyor bana.
Orjinal bir kaç insan arıyorum.
Atsan atılmaz, satsan satılmaz bir yük gibi geliyor bazılarına hayat.
Tez’siz, antitez’siz, gel bana hipotez, hipotez.
Hayatta bir ağırlığım olsun diye, şişmanlıyorum.
Üçün biri’ni seçerken bile ikilem’e düşüyorum.
Yaşamak için sonsuz ideal bir yer var mı? Ben bulamıyorum.
Yaşamam gereken birçok şey ve yaş, başka birçok şey ve yaşları düşünürken geçip gidiyor.
Bazen çok geriden yaşıyorum.
Ömrüm son bulduğunda neleri yaşamış olayım.. Neleri yaşamış olmalıyım.. Bilmiyorum.
Bu benim ilk tecrübem dünyada.
Bütün güzel kızları, iyi oğlanları kapmışlar.
Bütün şahane mevzuları çok önceden konuşmuşlar.
Bütün güzel pozisyonları biz yokken sevişmişler.
İyi bir ömür, hangi iyi bir ömürle kıyaslanabilir ki.
Kim olarak öleceğimi, ne olarak kalacağımı bilmiyorum.
Hayat, benden zevk alıyor mu acaba bilmiyorum.
Tanrı veya doğa, beni böyle kullanarak ne yapmak istiyorlar, pek anlamıyorum.
Ancak yine de ömrümden geleni yapıyorum.


— Metin Üstündağ