28 Şubat 2012 Salı

Neydi; "İyi ki kitaplar var..."

Üstüme en rahatından bi pijama...
Yanıma en kalorilisinden bol abur cubur...
Bide sınırsız kahve verseler ve beni tutup kapatsalar bi kitapçıya.
Hiç gık demem.Yastığımı da sürükler koştura koştura giderim.O kadar işte...

Bi defter
Bi kitap
Bi kalem.
Hepsinden az az
İç kıpırdaklığından bol bol...

27 Şubat 2012 Pazartesi

Bütün aşamalar tek tek...

Matruşka.


1.
Seni özlediğimi düşündükçe, gücünü yitirmiş bir derebeyi gibi yalnız hissediyorum kendimi. Sessizleşiyorum. Oysa konuşmayı nasıl da sevdiğimi bilirsin. Gece, en güzel uyku şarkılarını söylerken bile, susamazdım. Bilsen biraz sese nasıl da ihtiyacım var. Sadece biraz ses. Taşıyamıyorum bu yalnızlığı, oysa nasıl da çoğul yaşıyordum seninle her şeyi. Şimdi çıkıp gelsen, işte buradayım, desen. Kendimi iyi hissetmem için sadece gülümsemen bile yeter. Yalnız ruhların kalıplarına sıkışmış sözler yazmak istemiyorum. Yedi cehennem, sekiz cennet olduğunu biliyorum. Bu yüzden, sırf bu yüzden seni bekliyorum. Yoruldum artık. Sözlerimi ayıklayıp, onlarla çoğalmak istiyorum. Gel artık, yalnızlığı sevmiyorum.

2.
Seni düşündükçe, yalnız hissediyorum kendimi. Sessizleşiyorum. Oysa konuşmayı nasıl da sevdiğimi bilirsin. Gece, en güzel uyku şarkılarını söylerken bile, taşıyamıyorum bu yalnızlığı, oysa yaşıyordum. Şimdi çıkıp gelsen, işte buradayım, desen kendimi iyi hissetmem. Yalnız yedi cehennem olduğunu biliyorum. Bu yüzden yoruldum artık. Sözlerimi sevmiyorum.

3.
Seni sevdiğimi söylerken bile yalnızlığı yaşıyordum. İşte kendimi bu yüzden sevmiyorum.

4.
Seni sevmiyorum


24 Şubat 2012 Cuma

Uykukarşim ver sen elini :)

Aslında güvenebileceğin bi omuz,bi kaç fikir,belki elini tutup sadece göz göze gelebileceğin insanlar varsa çevrende korkmak bile güzel olabilir bazen.Her şey insanlar için demişler ya,öylesi işte...
Kıymet vermek hep bi başka ama kıymetliler hakkaten bi başka...Sırtını yaslayabileceğin insanların varlığını bilmek şöyle bi oh dedirticek cinsten tam...

Diyorum ya hep,arkadaş dediklerimden yana hep şanslı oldum ben...Ne zaman sıkıştım,korktum;sırtımda beni fazla fazla mutlu etmeye yetecek kadar el buldum "korkma sakın"diye beni yüreklendirip bana destek olan...
Bilirim nası kıymetlidir o an...
Bilirim o anlarda ki kafa patlatmalarının benim huzurumun daim olması için olduğunu...
Bilirim verdikleri sevgileri...
Ve bilirim ki o an var olan bütün insanlar ömürlüktür hayatımda.Bazen gitseler bile.
Demem o ki,yalnız değilsen eğer korkmak bile kabul görür aslında.

Bütün bu hissettiklerim hayatımdaki önemliler içinde geçer bence,hissedilir.Sanki onuda biliyorum... :)
Bilinsin istediğim bişey var ki,elim omzunda...
Gözüm üstünde...
Dilimde de bi çift söz.
"Gebertirim sana bişey yapanı!"
O kadarcık işte...
:)

21 Şubat 2012 Salı

"Bizi birbirimizden farklı kılan şeyler bizi biz yapan şeyler" yazıyodu orda...

Düşündüğümden daha fazla özlemişim İstanbul'u ben.Akşam annemin arayıp sitem ettiği kadar varmış hakkaten...Ara ara fazlasıyla cıvıldarken buluyorum kendimi.Sebepsiz işte.İyi hissetmek denen şeyde böylesi değil miydi zaten.

Biraz önce hem düşündüm hem dillendirdim,şimdi de yazıyorum.Bazen konuşmadan da iyi gelir insan insana.
Var olması yeter...Seninle birlikte sessizce yürümesi bile zihninde bi tebessüm yaratır.Aynı anda sağ adımı atmak mutlu eder...
Onun da çizgilere basmadan yürümeye çalıştığını fark eder çaktırmadan kikirdersin mesela...
Hem bu kadar benzeyip hem bu kadar ayrı dünyalarda yaşayabildiğimize şaşırmamam olası değil aslında...Aynı dercede bu duruma hayran olmamam da öyle...
Hayatımın her anında yakaladığım şeyler değil bu minik detaylar.Bu yüzden de en kıymetlilerim bu zamanlar sanırım...

Bahar biraz daha hızlı gelirse bide,daha ne isterim hayattan...


16 Şubat 2012 Perşembe

Gitmek gerek.Daha uzaklara.

İnsan dediğin tuhaf bi mahluk aslına bakarsan...
Doyumsuz bi kere.
İstedikçe isteyen tipten,hepside...İstisnasız.Bakmayın öyle "çok bişey istemiyorum"cümlesini dilinden düşürmeyenlere,her defasında bi sonraki cümle "şu olsun yeter!" olur istisnasız...
Yalan yok.
O "şu"lar da her gün değişir,an'a bakar ne geçtiği gönülden.Oynak bişeydir yani aslında...
Bundan bi 5 sene kadar önce tepine tepine istediğim şey neydi? -İstanbul... Biliyodum orda iyi olacağımı,bana iyi geliceğini.Öyle oldu.İyi geldi,iyi ki gittim diyorum hala.
Yine olsa yine giderdim diyorum çektiğim acılara,umutsuzluklara rağmen.O kendini bende kendimi affettirdim son olarak.Aramızdan su sızmaz,kesinlikle...
Ama şu sıralar İstanbul bile az geliyo sanki...
Daha'sı işte.
Gitmem gerek... Ama kısa bi sürede ama biraz uzun bi süre sonra...Bu ülkeden çıkmam gerek. Nasıl istediğimi anlatabilsem keşke...Gelişmek gerek.Kapanıp kalmak olmaz.Sormak,bulmak,öğrenmek gerek...Aslında doymamak en güzeli.Hep istemek en iyisi...
Birz önce annemle mutfakta yemek hazırlıyoken,çok istiyorum gitmeyi anne dedim aniden...Kafasını bile kaldırmadan "öyleyse kesin yaparsın,gidersin"dedi birden...Sonra da bakıp güzel güzel gülümsedi,sıcacık yaptı içimi.Nasıl güçlü hissettim,nasıl iyi oldum bi bilse...Evet dedim sonrasında,giderim...Yaşamak gerek dedi,istediğin her şeyi yaşa...
Bi yerinden başlamak lazım...
En çok istediğim şeyler listemin ilk sırasına oturttum bunu.İlk fırsatta bi yurt dışı lazım.
Umarım kısa bi zamandır.Ama beklerim...İstemekten vazgeçmemem yeter...İstediğim sürece,bilirim ki olacak...
İlla ki olacak.
Biliyorum...
:)

14 Şubat 2012 Salı

Belki bigün...



Benim de kalbim var. Midem filan var ama onlarınkinin içinde kelebekler varmış. Öyle söylemişlerdi. Farkımız bu sanırım. Birgün sırf aşık olabilmek için bir avuç dolusu kelebek yutacağım. Aynı onlar gibi yanaklarımın kızarsın diye de üzerine bir bardak tebeşirli su içtim mi, tamamdıır. Aslında şaka bir yana şu söylediklerimden daha kolay olduğuna eminim. Ama keşke aşk acı’ya aşık olmasaydı da ben de onu yaşayabilseydim diyorum bazen. “Ama bana göre değil. Cesurlara göre bir duygu olmalı bu.” Boş veriyorum.


Benim de kalbim var. Midem filan var ama onlarınkinin içinde kelebekler varmış. Öyle söylemişlerdi. Farkımız bu sanırım. Bir gün sırf aşık olabilmek için bir avuç dolusu kelebek yutacağım. Aynı onlar gibi yanaklarımın kızarsın diye de üzerine bir bardak tebeşirli su içtim mi, tamamdıır. Aslında şaka bir yana şu söylediklerimden daha kolay olduğuna eminim. Ama keşke aşk acı’ya aşık olmasaydı da ben de onu yaşayabilseydim diyorum bazen. “Ama bana göre değil. Cesurlara göre bir duygu olmalı bu.” Boş veriyorum…

13 Şubat 2012 Pazartesi

Ergen aşkı artık,napalım...

Ay nası izliyorum şu aralar,nası düşünüyorum anlatamam.Beynim onlarda resmen yok böyle bişey.Eğer böyleyse bütün vampirler,yalan yok,istiyorum bi tane ya...Of!

Bi başkadır onlar.Biliriiiim...

Lisede birlikte olduğum insanlar "hayatımın en başkaları" diye ayırdığım köşede sağlam bi şekilde duruyolar...Ve öyle hissediyorum ki hep de orda kalacaklar.O kadar güzel şeyler paylaşıldı ki o canlarla,o kadar çok anı var ki hafızalarda,değerleri dahada katlayıp çoğaltan cinsten...
O kadar çok güldüm,o kadar çok kahkaha patlattım,o kadar çok mutlu oldum ki ben geçen gün...Aman Allahım böyle bişey olamaz... :)
Öyle güzel ki hepsi de,o kadar sıcaklar ki...
Hepimiz büyüdük belki,kocaman olduk görünürde ama gelin bize sorun onu bide...Hala o lisede ki deliliklere tam kadro katılmamız,birbirimizi bulunca çocuklaşmamızdan...Birbirimizden güç alıp daha da cıvıtmaktan belki...Hepimizin fırlamalıkları ayrı...Herkes kendine has ama herkes bi o kadar bir.O kadar özel bi duygu ki...Hele yaşadığım bütün insan ilişkilerimi hafızama alıp ölçüp tarttıkça...
İşin özü,her daim yanımda istesem de onları,bu ara ara buluşmalar yetmese de bana hiç,o dostlukları için kocaman teşekkürlerim var onlara.Sevgi büyük,kıymetleri kocaman.Bin teşekkür o zaman.Ne bini çokbin teşekkür...
:)

11 Şubat 2012 Cumartesi

Jokersin.



“Sen kimsin? Çok güzel görünüyorsun.”
“Ben bir tilkiyim.”
“Gel, birlikte oynayalım. Öyle mutsuzum ki” dedi küçük prens.
“Seninle oynayamam” dedi tilki, “ ben evcil bir hayvan değilim.”
“Buna çok üzüldüm” dedi küçük prens. Ama biraz düşündükten sonra: ”Evcil ne demek?” diye sordu.
“Bu pek sık unutulan bir şeydir. ‘Bağ kurmak’ anlamına gelir.”
“Bağ kurmak mı?”
“Evet. Örneğin, sen benim için sadece küçük bir çocuksun. Diğer küçük çocuklardan hiçbir farkın yok benim için. Sana ihtiyacım da yok. Aynı şekilde, ben de senin için dünyadaki yüz binlerce tilkiden biriyim sadece. Bana ihtiyaç duymuyorsun. Ama beni evcilleştirirsen eğer, birbirimize ihtiyacımız olacak Sen benim için tek ve eşsiz olacaksın, ben de senin için.”
“Anlamaya başlıyorum” dedi küçük prens. “Bir çiçek var. Sanırım o beni evcilleştirdi.”
“Olabilir. Dünyada her şey mümkündür.” dedi tilki.
“Ama bu çiçek dünyada değil.”
Tilki şaşırmıştı. “Başka bir gezegende mi?”
“Evet.”
“Peki orada avcılar da var mı?”
“Hayır, yok.”
“Bu çok ilginç. Peki ya tavuklar?”
“Hayır. Tavuklar da yok.”
“Eh, hiçbir yer mükemmel değildir” dedi tilki içini çekerek. Sonra kendini anlatmaya başladı:
“Yaşamım çok monotondur. Ben tavukları avlarım, avcılar da beni.
Bütün tavuklar birbirine benzer. Bütün insanlar da öyle. Bu yüzden biraz sıkılıyorum. Ama beni evcilleştirirsen eğer, yaşamıma bir güneş doğmuş olacak. Senin ayak seslerin benim için diğerlerinden farklı olacak. Ayak sesi duyduğum zaman hemen saklanırım. Ama seninkiler, bir müzik sesi gibi beni gizlendiğim yerden çıkaracaklar. Şu ekin tarlalarını görüyor musun? Ben ekmek yemem. Buğday benim hiçbir işime yaramaz. Bu yüzden de bu tarlalar bana hiçbir şey hatırlatmazlar. Buna üzülüyorum. Ama sen beni evcilleştirseydin, bu harika olurdu. Altın renkli saçların var senin. Ben de altın renkli başakları görünce seni hatırlardım. Ve rüzgarda çıkardıkları sesi severdim.
Sustu tilki ve uzun bir süre küçük prensi izledi.
“Senden rica ediyorum. Lütfen beni evcilleştir!” dedi.
“Elbette” dedi küçük prens. “Ama pek fazla vaktim yok. Yeni arkadaşlar edinmem ve birçok şeyi anlayabilmem gerekiyor.”
“Sadece evcilleştirdiğin kişiyi anlayabilirsin” dedi tilki. “İnsanlarınsa hiçbir şeyi anlayacak vakitleri yoktur. Her şeyi dükkandan hazır alırlar. Ve arkadaşlar dükkanlarda satılmadığı için de, hiç arkadaşları olmaz. Eğer bir arkadaşın olsun istiyorsan, evcilleştir beni!”
“Ne yapmam gerekiyor peki?” diye sordu küçük prens.
“Çok sabırlı olman gerekiyor. Önce çimenlerin üstüne, biraz uzağıma oturmalısın. Ben gözümün ucuyla seni izleyeceğim, sen hiçbir şey söylemeyeceksin. Sözcükler yanlış anlamalara neden olurlar. Ama her gün, biraz daha yakına gelebilirsin.”
Ertesi gün küçük prens yine geldi.
“Her gün aynı saatte gelmelisin” dedi tilki. “Örneğin öğleden sonra saat dörtte gelirsen, ben saat üçte kendimi mutlu hissetmeye başlarım. Zaman ilerledikçe de daha mutlu olurum. Saat dörtte endişelenmeye ve üzülmeye başlarım.

Mutluluğun bedelini öğrenirim."

7 Şubat 2012 Salı

ilk ve son "mesaj" içerikli yazıdır.

Bu blog oluştuğunda aklımda olan tek şey,geçmişimi unutmamaya dair bi adım oluşturmaktı...Sadece "benim" hislerim,düşüncelerim,kızgınlıklarım,kahkahalarım, yaşanmışlıklarım; benim "hayatım" vardı...Amacım da buydu.Amacım hala bu.
Bi başka düşünceyi etkilemek,başka bi düşünceye başka bi düşünce ulaştırmak düşüncesiyle bi adım atmadım hiç bi zaman.Hem kendime hem bi başkasına yapmadım bu yanlışı...
Zaman zaman hoşuma giden şeyleri de ekledim,gün olur sadece benim hayatım yorar beni,araya başka renkler koymalı,düşüncesiyle...Ama yine,ben istedim sevdim belki de etkilendim diye.Yani yine kendime dair...

Yani diyeceğim o ki,burası benim hayatım belki,günlerime ortak...
Ama hepsinden önemlisi içimden geçenler.
O kadarcık işte.
Daha fazlası değil.
Kimseye değil bu yazılanlar,sadece şahsıma.

2 Şubat 2012 Perşembe

Açtığım çok yara...Açılan çok yaram var...

“O zamanlar bilmiyordum. Birini tekrar düzelemeyecek kadar kırabileceğimi.
İnsan, sadece var olarak diğer bir insanda dönüşü olmayan yaralar açabiliyordu.”
 
 

1 Şubat 2012 Çarşamba

En baba iyi ki doğduuun!..

İçimde en yakın bildiklerimin hep kova burcu olması acaba bi tesadüf mü,yoksa sizde de durum böyle mi?
Hani şöyle bi düşününce kova burçları mı kıymetli yoksa kıymetliler mi kova burcu?
Neyse saçmalamayı ve uzatmayı kesiyorum:)
Bu gün bi doğum günümüz daha var...Şöyle "hakkaten iyi ki doğmuş ama ya" dedirten cinslerden...
Uzun bi ömür olsun,sağlıkla,yan yana huzurla ve mutlulukla dolsun hep,hatta taşsın...
İyi ki doğdun babacım sen.
Nice güzel yaşlarını kutlarız daha birlikte inşallah yan yana.
İyi ki varsın...