23 Nisan 2013 Salı

Umutluyum tabi(.)

Bu güne kadar hep kendimi anlattım aslında her şeyden öte kendime söyledim lafımı.
Bu blog hep çok özeldi benim için.Hala da öyle...
Ama sanırım sonudur bazı şeylerin.
Artık kendime söyleyeceğim sözleri yazmama gerek yok.
Geçmişi saklamaya hele hiç gerek yok...
Gördüm.
Unutmak istesem de unutamayacağım şeylere dönüştü çünkü olup bitenler...
Bu yüzden...
Bu güne kadar benimle olan,kendimi yalnız hissettirmeyen herkese teşekkür ediyorum çokça...

Güzel günleriniz hep yazmaya değer anlarınız olsun ömrünüzde...
Ömrümüzde.!
Yazmayı bırakmak diye bişey söz konusu değil tabi ki...
Yeniden anlatmaya hevesim olduğu gün yeni bi adresle yeni bi Gülşahla...
Yeniden bulup sizi zevkle yapışırım yakalarınıza.
Ben anlatmaya siz dinlemeye kaldığımız yerden devam edebiliriz belki belli mi olur..

Her şeye rağmen dünya bizimmiş meğer deyip noktalıyorum blogu burda.
Tekrar farkında olmadan bana kattıklarınız için fazlaca teşekkür ediyorum...
Ben takipteyim haberiniz ola...
Sizi seviyorum.


Misgibitebessümlühüzünlü.

Benim için kalem hüzündür mesela...Kahve tam anlamıyla olmasa da sohbet dışındaysa şayet hüzündür...Müzik hüzündür.
Kısacası bazı şeylerin özelliği hüzünleriyle orantılı bende.
Yani sağlam bi hüzün severim ben.
Hani hüzün sever dediysek böyle kasvet kokan yapış yapış hüzün değil anlatmaya çalıştığım...
Mesela nası toplamalı,hüzün en çok tebessüme yakışır mesela içten içe...
Yani...
İnceden,usulca gelip yüzüne yakışan tebessümün hüznünü anlayacak insanlar olsun ömrümüzde.
Zaten o hüznü yaratan insanlar da o insanlar olacak en nihayetinde ya neyse...
Hüzne yakışan tebessümlerimiz,tebessüm doğuran hüzünlerimiz var dönüp baktığımda.
Hele elime aldığım zamanlarda kalemi.Girdiğim ayrı bi hava var.
O hüznün dibi oluyo artık.
Buraya da ordan geldik zaten!
Estim zamanlardan birindeysem demek ki...
Ki öyleyim her halimden belli...
Gece körü patlaması der çıkarım içinden.
Napıyim ki şimdi.


Şu fotoğrafı gördüğüm de "Allahım adaleeeet...?"diye bi feryadı isyanım da vardır ki içler acısı.
Nerden geldi aklıma şimdi bu.?
Fikrime bişeyler olmuş meğersem.
Bi gezip tozmaca halleri gece gece...

21 Nisan 2013 Pazar

inandıkların hissettiklerin olsun.!

 
 
 
"Sakın üşütme. Sakın yaşlanma. Sakın yıkılma. Sakın, sakın, o güzel ruhunu ayaza tutma. Tahtadan defterler yap, deniz kabuklarından kutular...Şiirin yetişemediği müzikleri duymak için kalbini yastığın altına koy.
Senden çalındıkça çoğalan hayatı, gözyaşlarından çıkardığın mutluluğu anlat. Gözlerindeki aşkı değdir parmaklarının biçimlendirdiği her rüyaya.
Senden bana bulaşan rüzgarın da adı bu olsun."
 
Umay Umay

20 Nisan 2013 Cumartesi

Çıkıp gitsem,çarpsam kapıyı...Kime...Nereye.?

Nası güzel bi yer Kadıköy...Ne kadar çok hikaye yazılır,masal yaşanır her sokağında.
İstanbul kokusu dediğim,anlatmaya çalıştığım en çok orda gelir burnuma.En çok İstanbul Kadıköy aslında galiba.Hele şu sıralar...
Bildikçe daha çok gördükçe...
En sevdiklerim de kahveciler ve çay ocakları...Hani şu 5 çay çek! diye bağırılan çay ocakları...
Zaman dediğimiz şey dursa bazen...Tükenmese.Her şey bu denli hızlı akıp gitmese...
Çok şey mi istiyorum yahu...Ara ara dinlensin şu dünya dedikleri ne çıkar..?

Dün Birsen Tezer günüydü.
Dinledik...
Dinledim.
Söyledim.
Kayboldum.
Kendimi buldum.
Yaşadım.
Bi ara nefessiz kaldım...
Yüzümde tebessümle ağladığımı fark ettim ara ara...
Ama gecenin bi körü ayrılırken ordan,ne kadar iyi geldiğini çok iyi bildim.
Bazen yaş dediğimiz şeyin hiç mühim olmadığını hissettim.
Hissedilenler çoğu zaman aynı dedim.
Kadın olmak bi şans deyip kıymet  verdim...

Özetle ben dün çok güzel gördüm hayatı,kendimi,dünyayı...
Nefes aldığım için en içten halimle teşekkür ettim,minnet duydum.

O güzel kadının sesine,güzel ellerine,mis kalbine güzellikler olsun.
Düşündürüp,silkeleyip,kendime getirdiği için.
Hiç farkında olmasa da bi çok güzel şeye vesile olabildiği için...


19 Nisan 2013 Cuma

17 Nisan 2013 Çarşamba

Siz hiç eksilmediniz mi? Biz çok eksildik...

Çok uzun süre şu fikri yerleştirmeye çalıştım zihnime;bazı hikayeler yarım kalmalı.!
Evet bazı hikayeler bazı zamanlar yarım kalmalı.
Çok zor da olsa yerleşen bi fikir bu beynime.Ama sonunda oturan bi düşünce...
Aslında düşününce,biten hikayeler acıtır bi yerde minicik de olsa içini insanın.Hani demem o ki,biten hikayeler lazım mı değil mi? Bunu bilmek lazım.
Sevmiyorum bitişleri.Bu yüzdendir bazı kitapların sonuna gelmemem,bitirmemem...Tuttuğum defterlerin sonuna hiç varmamam...
Hikayelere denk yarım kalan,yarım kalmış insanlar var benim hayatımda...
Belki de çoğu zaman kendi kendime düştüğüm ikilemlerdir bu yarım kalışların sebebi sadece...Belki tek yanlış sahibi kendimim de bilmek istemiyorum inatla...
Çünkü ben kendime ne zaman sevme sakın desem,aşka denk düştüm...
Ne zaman uzak dur desem içimde taşıdım...
Ne zaman güvenme desem kendimi emanet ettim...
İyi ki dememe sebep olur mu yoksa keşkelerime yeni bi keşke mi olur onun cevabı sadece zamanda...
Belki yine kırılma sebebi belki geçmiş kırgınlıklara yeni bi ilaç niyeti.
Sorgulamayalı,yargılamayalı çok oldu.
Herkesi kendi oluruna bırakmayı öğreneli de çok oldu üstelik...
Her neyse...
Şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da sadece boşvermeye,gülüp geçmeye devam diyelim o zaman inatla...