31 Ekim 2010 Pazar

Geçip giden(huu-u) zamanları(huu-u) bir yerlerde bulsam...

Bomba patlamış bomba.!İstanbul'da,hemde Taksim'de...Hımm..Var mı peki istanbul'da,kaybettiğinizde canınızı fazlasıyla yakacak bi değer..?Haberi duyar duymaz telefona sarılabilceğiniz bi telaş...
Hala İstanbul'da can yakabilcek değer kategorisinde bi insan olabilmek?Mutlu mu oldum ne ? :)
Havada o kadar güzel ki...İlla diyoki "iyi hisset bugün kendini,ben yanındayım!"İnatlaşmak yok bugün kanımda sanki,pek uyumluyum..."Tamam.." diyorum.
Ama hala annemi çok özlüyorum.İnatla kokusunu bekliyorum,kollarını istiyorum...


Yalan ki...Hiç doğru değil bu...Benim annemin eli değmiş gibi değil ki...Anlarım ki... :(


Bu yüz ifadesi nası bişeydir ben çözemedim işin kötüsü Anılımda çözemedi...Ama bu güne dair bi haldir neticede...

"Bu son! bi kezcik daha dinliyelim sonra açmicam olur mu Anıl?" diye diye milyon kere dinlediğim bi şarkı oldu bugün için bi kez daha dinler miyim?Tabi ki!Anılıım hadi bi tık!

30 Ekim 2010 Cumartesi

Hani göçmen kuş gibi!Her yere yakışıp hiç birinde kalamamak gibi' dediklerinden!

Taş gibi...Kaskatı kesilmek gibi...Şaşkınlıktan titremek gibi...Soluk soluğa kalmak gibi...Kağıt kesiği gibi...Midende bi taş ağırlığı hissetmek gibi...Ellerinin buz kesmesi gibi...Nasıl anlatmalı bilmem ama..?Öyle böyle değil çok zor gibi...

Büyümüşümde ev gezmelerine gider olmuşum ben!

Gayet sıradan bi güne başlandı bu sabah..Yoktu bi değişiklik gerçekten...Aklımızda nası çalışcaz yahu? düşüncesi,köşede yığılmış notlar,yastık altında okunmayı bekleyen kitaplar,üstümüze bi miskinlik...Ama ilerleyen saatlerde Özlem sayesinde az biraz değişiklik bulduk.Ev gezmelerine gittik biz bu güüün!...Anıl,Sümbül vee ben.Ders çalışalım biraz dedik yok dedik hık dedik mık dedik ama dayanamadık tamam dedik en sonunda geliyoruz biz...Ne de olsa bi ev ortamıdır davet edildiğimiz yer...İçten içe gidelim diye kurtlanıyoruz ama sınavlar varya baş belası...Dedik gidip gelelimde bakarız icabına.Hakkatende öyle oldu!Gelir gelmez başladım çalışmaya devam edicek gibi de hissediyorum hani...(Dilimi de ısırdım,tahtaya da vurdum..)
Çok tatlı bi çift Özlemle Ömer..Öyle de güzel yakışıyolar ki birbirlerine de o çok cicik evede...Nazar değmesin uzak olsun...Çok güzel ağırladılar bizi pek mesut bahtiyar olduk :)Unutmaya kıyamayacağım bi gün olsunmu? dedim otobüste camdan dışarı bakarken...Olsun dedim olsuuun kıyılmaz bu güne hiç,unutma.


Söylemiştim sıradan bi gün diye..Ders çalışma çabaları bu sıralar fena sıkıyo canımı...

Çok marifetliyiz çook...Söz konusu yemek mi?-Dört koldan değil on dört koldan girişiriz her bişeylere.. :)

Mmmmm...Ömer enişte pastasıı...Kokusuda tadıda hala aklımda...Uzun bi sürede çıkcak gibi değil...Burda yapım aşamasında hala,keşke son halininde bi anını yakalasaymışız :( Ellerine sağlık afiyet oldu çok fena.. :)


Allahııım salata yapıyorum ben kaçın! :)


Eveeet kadro budur!Bu kareyi çeken kuzuyu unuttum mu? Hayır tabii Sümbülcük var bide orda,orda işte senin olduğu yerde tam olarak..:)


Nasılda güzel ağırlarmış arkadaşlarınıı canım beniim eksik olma hiç hiç.. :)


Hımmm...Huzur kokusu var sanki burnumda...Evet evet düşündüm de var hakkaten... :)

28 Ekim 2010 Perşembe

Büyüdün dedi Tanrı,bu yağmurlar bu yüzden..

Bişeyler oluyo böyle havalarda bana...(Ya da bu aralar böyle hissediyorum diyelim...)Zaten her daim melankolik yanlısı olan ben tavan yapıyorum işte!Deli gibi yağmur yağıyo geceden beri...Yorulmadı...Ama yordu...Sevmiyo değilim yanlış anlaşılmasın sakın,bayılırım yağmura yenilenirim sonunda,kendime gelirim hep ama bu aralar ayrı yahu...Dedim ya bi haller oluyo bana bu aralar...Sınavlarım var benim arkadaşım ders çalışmak gerek...Ama yok işte o masanın başına geçip elime kalem almak ölüm gibi...


Eskiden olsa bu denli yağmaz yağmur olmaz öyle şey...derdim...Ama neymiş?Yağarmış,olurmuş...




Ama ne olursa olsun yağmur damlalarının cama vuruşunu ve bu görüntüyü sevdiğimi biliyorum...



Bi seskulağımda,belki dilimde.Mmm...Tekrar duymak için bi Tık!


27 Ekim 2010 Çarşamba

ev kokusu,kızarmış ekmek kokusu,reçel kokusu,anne kokusu..?

Uzun zamandır başıma bela bu uykusuzluk...Çözemedim bi türlü...Şöyle sessiz bi zaman dilesem,gerçek olsa sonra...(Mekan önemli değil çok fazla ama tercihim tabiki odam ve kendi yatağım!)Mis gibi yumuşatıcı koksa nevresim takımlarım,pijamalarım mis koksa bende sıcacık duştan çıkmış iyice mayışmış ak pak temiz olsam...Sonrasını anlatmaya ne hacet...Uyusam uyusam uyusam şöyle uzunca bi süre deliksiz bi uyku çeksem...Sonra annem gelip dikilse tepeme -kuzucum hadi uyan sen kalkmadan gitmicem burdan,dese...Sonra ben açsam kollarımı oda gelip kıvrılsa yanıma bi kaç dakikada olsa ordan çalsak birlikte...Sonrası kızarmış ekmek kokusu,çay fokurtusu...:)
Sanırım sınav haftasına dair kurulabilcek en güzel hayal bu olurdu...





ps:sanırım annemle kahvaltı hazırlarken en çok içimi kıpırdatan ve bana mutluluk veren ses bu ses... :) duymak için bi tık!

Döndüm gecenin karasına?-Bide baktım ki...

Anıl etütde,ders çalışmak için insan üstü bi güç sarfetmekte biliyorum...Az önce Gözdemlede konuştum..Oda stajdı okuldu derken kendinden geçmiş hallerde sanırım,kıyamam...Ben erken çalıştığım için şimdi miskinliğin dibine vuruyorum..İçimde pek bi huzurlu..Eh azda olsa çalıştım o kadar zaman sonra hafife alınır mı yahu?


Neyse neyse o değil benim diceğim şey..Bi göz atıyım dedim fotoğraflara pek mutlu oldum şu üç resimde...Nasıl anlatmalı,ağzımda bi çilek tadı burnumda kokusu...İşte tamda böyle...









O hep sarıp sarmalasa ben hep sırıtsam böyle?Güzel olmaz mı? Olur bence...Olur olur...

26 Ekim 2010 Salı

Her şeyi,her şeyi...Bilhassa ruhumu hiç bulunmayacak yerlere saklamalı...

Birden bastırırmış yağmur hani...Bilmezdim artık öğrenir oldum...Aniden bakakalır oldum gökyüzüne,3 saniye önce tek damla düşmüyoken bu tepemi delercesine düşen damlalar nerden çıktı diye...Ama daha bi sever oldum yağmuruda,istanbul'daki yağmuruda, sonbaharıda...Hüzün mevsimidir ya hani sonbahar denen zaman ondan belki...Her iklimde yaşadığım şeyler apayrı olsada şöyle bi durup baktığımda aynı kümelere düşüyo farklı dediklerim ayırdığımda...
Renklerim yaza ait mesela...Daha bi hevesli daha bi canlı olma durumu...Üstüm başım,kaşım gözüm hep daha canlı...
Kış çetin ceviz benim ilklimimde.Herşeye göğüs germe durumu...Heralde kat kat giyindiğim,kafama beremi takıp botlarımı çekip atkımıda boynuma dolayıp o soğuk havayla savaşmaya gider gibi olan halim buna sebep...
Bahar demek apayrı bi özellik...Dünyaya gelişimin habercisidir bi kere!Dünyanın uykudan uyanma halidir,daha bi özenli olma durumudur...Nasıl anlatmalı;en basitinden hangi mevsime bahşedilmiştirki bi temizlik merasimi?Bahar temizliği vardır ama işte!Daha özenlidir,daha yorucudur belki ama üstüne içilen kahvenin tadının tavan yaptığı zamanı barındırır içinde aynı zamanda...
Ama sonbahar dersen ben orda dur biraz derim...Önce bi nefes al ondan sonra söyle o iklimi...Anıların mevsimidir derim en başta...Huzurdur derim...Belkide huzurla gelen yalnız kalma isteğidir derim...Sokaklara çıkma isteğidir koşma isteğidir aniden durup şapşal şapşal bakınma isteğidir derim...En yakın sahile gidip deniz kokusunu daha derin hissetme isteğidir derim...Annemle ve canım  ablamla oturup bi güzel sohbet etme isteğidir derim..."Bu sohbet yalnız olmaz kahve kokusu isterim ben!" düşüncesiyle önce -hadi kahveyi sen yap! -olmaz sen yap en son ben yaptım! didişmesini yaşamak ondan sonrada,kahve neli olsun çikolatamı? damla sakızımı? sade mi?düşüncesinin derdine düşmektir derim...


Kısacası hafife alınmaz sonbahar ciddiye almak gerek.Geçmişini gününü yarınını bi anda hissedebilme gücünde hissetmek gerek öncelikle...










Şimdi bu ılık ve hüznü ertelenmiş sonbaharda kalbime seslenirken biliyorum ki...Bizim dünyamız yuvarlak değil.İnsanların dünyası bir tepsi gibi düz.İnsan bir yolun sonuna vardığında kafasına dank ediyor bu gerçek.Yani...
Sen benim kurduğum en parlak hayaldin.Kavuşmamız kadar,ayrılığımızda güzeldi...Şimdi en büyük hayal kırıklığımsın benim...


25 Ekim 2010 Pazartesi

Her bi şeye bi şeyler gerek...

Türkiye’de istanbul ne ise
istanbul’da gece ne ise
gecede yürümek ne ise,
yürürken düşünmek ne ise,
seni unutamamacasına düşünmek ne ise,
unutamamanın anlamı ne ise,
seni sevmek ne ise,
saklayayım mı yok söyleyeyim derken
birden aşka düşmek ne ise.
Her neyse...




Güzel şey İstanbul'u yaşabilmek o fırsatı yakalayabilmek...Çocukluğumun hayaliydi bu koca şehir...Her gördüğümde "bi gün orda olcağımı biliyorum!" diye geçirdim kalbimden...Düşüncelerimede düşlerimede yakıştırdım İstanbul'u hep...Ama çocukluğumun geçtiği şehre ait düşlerimide yabana atmam hiç bi zaman...Özledim ki...Hemde çok...

Ders çalışmak gerek...Sınavda sorumlu olduğun kitabı okumak gerek...Şu anda gıcırdayan yatağını başka bi yatakla değiştiren Cansuma yardım etmem gerek...İlkeye cevap vermek gerek...İstatistik notlarını tamamlamak gerek...bunları yapmak için harekete geçmek gerek...
Yaaa İstanbul kardeş bu akşamda payıma bunları düşürdün...Hadi o zaman hareket vakti demek gerek.. :)







*ps:sanırım yurt hayatım boyunca ranzadan inerken geçirdiğim düşme tehlikelerinin en ciddi olanını yaşadım az önce!!! ve sanırım artık sağ kolum yok kopmuş olabilme ihtimali bi hayli yüksek...:( :)


**..seni gidi bal böceğii.!

Gecenin bu saati'diye bi giriş yapmak benim işim değil...Gayet normal bi saat dilimidir çünkü içinde bulunduğumuz.!Yurt ortamıdır,öğrencilik halleridir,içilen kahvelerdir,odanın sürekli bi kıpırtı halinde olmasıdır,ders çalışma zorunluluğu olupda çalışmamış olmanın verdiği iç huzursuzluktur,ikinci öğretim olmanın verdiği rahatlıktır velhasıl bahane çoktur :)İşte bu sebeplerden ötürü böyle işlerle uğraşıp zaman geçirmek şu an yaşanan...O kadar çok şey gelip geçiyoki aklımdan...O kadar çok şey istiyorum ki..!




En kısa zamanda buralara gitmek geçiyo içimden mesela...




Böyle resimlerim olsun istiyorum...Alakasız olsun ama olsuun...




Kanatlarım yok belki ama uçmayı hissetmeme yardım eder belki diye bisiklet istiyorum...Sadece bisiklet değil tabi dileğim böyle cicikli elbiseler giyip eteklerimi uçuştura uçuştura uçuşmaklara karışmak istiyorum...



Veee...Şu sıralar en çok gözüme takılan şeylerden istiyorum...Topuklu ayakkabılar istiyorum renk renk...Ama sanırım öncelikle,nerdeyse boyum kadar olan topukların üzerinde durabilme gücü ve cesareti istiyorum kendime...
Mümkün müdür acaba...?

24 Ekim 2010 Pazar

Uzatmaya gerek yok özledim işte!..



Doğrusunu söylemek gerekirse pek iyi değildir benim aram çocuklarla...Ama bu başka...Yanımda olsa içime sokarım bu kuzucanı o derece ısındım...ilk anda ne geçer ki bu kareyi gören bi insanın aklından?Benim aklımdan geçenlerin kaçta kaçını hissedebilir...Neyse uzatmaya gerek yok hissiyatlı şeyler bunlar,derin şeyler girmek yersiz :)




Çok özledim.!evimi...annemi...babamı...ablamları...yastığımı...arkadaşlarımı...özelleri...
Hiç öyle edebiyat yapmaya lafı dolandırmaya gerek duymuyorum!Beylik laflarda yersiz...Özledim be kardeşim işte daha ne söylemeli...






"O ana dönmek istiyorum!"dediğim anlarım var benim birde...Mesela budur onlardan biri...Kahvedir beni kendime getiren en etkili şey...Kendime gelmek için etkilidir tabi ama özel bi bağımız da var bizim kahveyle ben buna inanır oldum artık...Nerde olsak bulur olduk birbirimizi ben gitmesem o bana gelir oldu...Tuhaf dimi? :)Derindir kahve kokusuda konusuda çoook.. Bi gün uzun uzun anlatmalı bak onu düşündüm şimdi...Evet evet       böyle olmadı...mmm..özel bağ mağ dedik o kadar...                                                                                                                          
 





Özel bağ demişken...Bide siyah-beyaz fotoğraflarla vardır aramızda etkili bişey?Ne olduğunu bilmem ama vardır işte kıpırtılı bişeyler...Hüzünlü gelir bana,eskimiş belki ama anıları üzerinde kalmış derim hep...Bi balık burcu olduğum böyle zamanlarda çıkıyo ortaya...Seviyorum hüznü...Zaman zaman yakıştırıyorum her yüze...Ama sanırım en çok kendi yüzüme...

ps:Annemin o gripli sesi mahvetti beni burda kıyamam çok fena hallerde...özlemekler diz boyu olunca daha mı bi içim titredi bilmem...çok seviyorum annem seni...


23 Ekim 2010 Cumartesi

Yaptık mı? -Yaptık..!

Günü yaşarken farkına varmak zor belki ama bugün başkaydı...Her anında dedim ki "bugün bambaşka...!"Farkında olmadan 2 sene boyunca hayalini kurduğum bi günü yaşamaktı başımdan geçen...Yanımda yine deli gibi sevilesi bi can dostuydu var olan...Suç ortağım her durumda,yol arkadaşım en zor zamanlarda,bütün kahkahalarıma ortak,en güzel sohbetlere dahil...Daha ne olsun ki..? Yetmezmi can kadar sevilmeye...Yine kolkola omuz omuza yürüdük yollarda Anılım'la...Kikirdedik bol bol...Konuşmadan anlaştık...Bakışmadan gördük olanı biteni...İçtik...Dertleştik...Ben sustum o devam etti o susutu ben devam ettim sonra yine ben sonra hep ben...Anlaşıldığı üzere gevezelik benim payıma düşen bu aralar...


Çok fazla şey istemiyorum aslında.Biraz mutlu olsun içim,huzur bulsun...Artık üzülmesin kalbim,düşünmesin!Çocuk olsun biraz yaramazlık yapsın izin veriyim olana bitene göz kırpıp görmezden geliyim?Nasıl anlatmalı?Mmm...



 (düşün allah düşün pozu bu evet evet eminim ben! =) )



 (Farkında olmadan aynı açıdır bu yakalanan iki resimdede...)




 (iyi ki tanıdım,iyi ki sevdim,iyi ki var,her şey iyi ki o'na dair... )


-Çok bir şey değil...Bir avuç bilyeydi özendiğim...İsterdim ki, avucuma alıp ovuşturduğumda bana eski günlerden gıcır gıcır şarkılar söylesinler...Eğilip baktığımda dünün gökkuşağı renkleri sönsün cam kürelerin içlerinde...Çarpıştıklarında neşeyle yuvarlansın, birbirini kırıp dökmeden… İşte aynen budur benim demek istediğim bu sıralar...

ilkim olsun...




kendini anlatmak dedikleriden bişeydir bu...çocukken defterlerde kalırdı geçen günlerim büyüdüm burda buldum kendimi..?öğrenciyim hala...okumaktan başımı alamadım kaç yıldır...umudumu kaybettiğim,yorulduğum,tamam artık bitti buraya kadar dediğim zamanlar olmadı mı?-oldu elbette.. ama sonunda hep "umutluyum tabi" demeyi bildim... bu ilk olsun son olmasın..olmaz umarım...olmaz olmaz! =) hadi bakalım çıktık bi yola hayırlara vesile koyverdim gitti...