31 Ocak 2012 Salı

bunebunebunebunebune.....


Bu nedir arkadaşım! Nedir ya.
Nolur götürün beni buraya.
Nolur ya lütfen en lütfen,en büyük nolur...
Allah'ım ölmez insan orda,istese de yapamaz ölemez.
Nolur bi kerecik göstersinler bana burayı neresi burası.
Lan.
Ama...
Lütfen işte...

29 Ocak 2012 Pazar

Kıymetlidir o 'can'.Bilir...

Deliler gibi istediğim bişey vardı benim yine...Yaklaşık bi üç yıldır hep dilediğim...
Bi şekilde olmadı bunca zamandır,olduramadık...Ama kısa bi süre önce bu dileğim gerçek oldu benim.O kadar güzel ki içim...
Beni şanslı kıldıkları için hep minnettarım dostlarıma.İçim içime sığmaz hallere getirdikleri için o kadar özeller ki...

İçten içe hep bildim ben onun "can" olduğunu...*Canarkadaş dedik bi kere var mıydı ötesi.Haklı çıkardı beni her defasında,canlığın hakkını verdi hep...Bi dileği gerçek kıldığının farkında mıdır? Hatta iki...
Nasıl teşekkür etsem ne söylesem yetmez.Az gelir,bilirim.Bi tanedir ooo :)
Ama anlar o bilir içimi,onuda bilirim...

Özetle bide burdan teşekkür etmek istedim...
Dönüp baktığımda yüzümde bi tebessüm oluştursun,bi daha can demek için telefona sarılayım diye...
Minik bi not düşmek istedim geçmişime...
Bi daha bin teşekkür o zaman :)

22 Ocak 2012 Pazar

Nası güzel yağdı kar nası...


”Yaşamında, şunları da yaşayabileceksin:-

1) birisini, ona söyleyecek bir şey bulamadığın için,
aramak…

2) birisini, onu artık görmeyeceğini söylemek için,
beklemek…

3) birisini, onu artık görmemeye dayanamadığın için,
terketmek…

neler yaşamayacaksın ki!…”

21 Ocak 2012 Cumartesi

Öyle işte...

Ordaydım bu akşam.Ama bu sefer yalnız...
O şen şakrak insanlar olmadan gittim...O şen kahkahalar atan ben'siz gittim.
Yağmur yağdı...İçimde bişeyler acıdı.İnkar etmem...En net orda gördüm ben herşeyin değiştiğini...Uzaktan baktım sadece,gidip oturamadım o masaya...Çok ürperdim belki ama gördüm ki fazlasıyla sahiplenmişim her günümü.Yabana attığım,görmezden geldiğim hiç bi an'ım yok benim.
Eksilmeler,kırılmalar,yitenler,bitenler...Çok eksik vardı bugün orda.Eksik değil belki,bu şekilde söylemem yanlış,değişen hayatlar vardı özetle.
Belki de son iç acımı da bu akşam,orda bıraktım.Görmeden kabullenmediğim ufak tefek şeyler kalmış varsayıp direndiğim şeylere direnmekten vazgeçtim.
Görmem gereken,beklediğim,aradığım sadece bi kareydi.Gittim ve gördüm.
Artık daha kolay.

İyi ki doğduk!

Neler söylesem,neler yazsam,ne yapsam bilemem bu günde ben hiç.21 yıldır hiç bilemedim,yetemedim hiç.Hep dahasını geçirdim gönlümden ama ne kadarı olsa da daha'sı olmadı...
Ben hep fazlasını istedim çünkü,bitmedi gönlümden geçen şuda'lar,buda'lar...
Göklere uçurmak geçti gönlümden her seferinde,bulutların üstünde onunla dünyayı turlamak falan düşündüm,o derece uçtum yani hep...

Bu kadar özel bi insan tanıma şansını bana verdiği,gönlünü bana açtığı,kalbime can kattığı için...
Ne zaman günüme bi nefes istesem en derin nefesim olduğu için...
Hep dinlenip kendime gelmem için sabırlı bi liman olduğu için...
Bana hep o ışıl ışıl sıcacık gözlerle baktığı,içimi ısıtıp beni kendime getirdiği için...
Bu kadar koşturmanın içinde herşeyin hakkını vere vere yaparken,anneliğin hakkına en büyük torpili geçtiği için...
Ağlaya ağlaya onu aradığımda telefonu kapatırken yüzüme kocaman bi tebessüm yerleştirmeyi başarabilen yegane varlık olduğu için...
En keyifli kahve sohbetlerini yarattığı için...
Hep kendimden bahsediyorum ama benim "annem" olduğu kadar hayatımda ki biçok alana yetebilidiği,
beni var edip,nefes almama sebep olduğu ve beni yanına aldığı için...
Ama en başa dönüp,bu dünyaya geldiği ve benimle olduğu için...
Her şey için...
En kocaman teşekkür annem.
İyi ki doğdun sen...
İyi ki varız...


20 Ocak 2012 Cuma

Yok yok,iyi ki geldim ben.Evet...

Bi ara bi boşluğa düştüm sandım ben kısa bi zaman önce.
Onca koşturma,kalabalık içinden bu denli dinginliğe huzura gelince dengem şaştı galiba...
Sosyalliğimiz de asosyalliğimiz de tam şimdi,söylenecek pek söz yok...
Birden bu denli kendimle kalınca,şaşırdım sanırım...Ama geçti efenim,geldim kendime.
Bu şehirde bu evde bana aittir.
Bende ona yakışırım,inkar etmez...

Evde zaman geçirmeye bayılıyorum.Tek kelimeyle bu;harika.
Gün içinde harika şeyler yaratıyoruz mesela...
Yine göz alıcı uğurluyoruz günü...Hayran hayran izliyorum güneşin batışını...
Keyifle hazırlıyoruz sofralarımızı...Ayıla bayıla yiyoruz yemeklerimizi,en azından ben.Nasıl özlemişim annemin o mis yemeklerini... :)
Katılmak isteyen olursa bütün kapılar ardına kadar açıktır efenim,hatırlatayım dedim... :)

Öyle güzel batıyo ki güneş,gün içinde beklediğim anlardan biri resmen...



Bide,marifetli miyim neyim,tatlı yaptım bugün.Bana mı öyle geldi yoksa hakkaten çok mu güzel oldu orasını tam kestiremicem şimdi...Dileyen gelip baksın tadına,daha ne diyebilirim ki... :)

19 Ocak 2012 Perşembe

Uzak şehirler mi yakın olur o zaman?

Gündüz gözü başkadır da,gece insanın gördükleri hep daha bi başkadır insanın zihninde.Hep söylerim;gece düşündüklerim gün içinde aklımda olanlardan daha kıymetlidir diye...
Gece bu sessizliğin içinde,içimde öyle bi curcuna ki...
Geldiğim zamandan bu yana,hep...Geceleri.
Uyku öncesi...
Ben geldim.
Evet,ben bi yerdeydim ve bi yere geldim...
Nerden nereye geldim ben?
Neresi evimmiş,neresi bi başka yermiş?
Burası,benim o avcumun içi gibi bilirim dediğim şehir miymiş?
Peki,neden bu kadar uzak hissediyorum?
Neden bu yabancılık...
Sanki hemen toplanıp da gidiverme hali...
Bıraktığım insanlar belli ki hala benim...
Bunu görebilmek harika...
Ama bişeyler olmuş şu geçen zamanda buraya,bi başka...
Yabancılaşmış sanki...
Bilemiyorum belki de benim yabancılığım var artık  bu şehirde.
Olabilir mi?
O kadar zor ki bunları söylemek,dahası,düşünmek gerçekten...
Uzun zamandır böyle inceden sızlamamış kalbim meğer...
Dua ediyorum,öylesine bi düşünce olsun bu.Bu sefer hissettiğim en yanlış olan olsun.
Nolur...

18 Ocak 2012 Çarşamba

Mis pijamalar elbette unutulmamış :)

Annemin banyoyu hazır ve nazır hale getirip,benimle güzel güzel ilgilenmesini...
Huzurla sıcacık bi duş almayı...
Annemin mis kokan havlularını...
Duştan sonra babamın saçlarımı tarayıp güzel güzel kurutmasını...
Sonrasında kendimi onlara koklatıp öptürmeyi...
Ve bunları olabildiğince miskinlikle yapmayı,
"o kadar" özlemişim ki...


16 Ocak 2012 Pazartesi

Evim evim güzel evim işte :)

İçim içime sığmaz hallerde geldim evime bu sefer.Her şeyin ve en önemlisi kendimin yenilendiğini bile bile geldim.Biçok şeyin değiştiğini ve belki hiç bişeyin eskisi gibi olmadığını bile bile geldim.Ama böylesinin daha huzur vereceğini umut ederek geldim.
Ve kuvvetle umut ediyorum ki bu böyle...
Şimdilik biraz zorlansam da,her şey yolunda.Eşyaları bulmak biraz sıkıntı yaratıyo o kadar... :)
Her şeyin yenilendiğini ve yenilenen her şeyinde güzellikler getiriceğini düşünmek gerçekten iyi hissettiriyormuş ama :)
İyi ki geldim o zaman..

13 Ocak 2012 Cuma

Navsınavsı...

Tam olarak olmasa da kısmi bi rahatlama söz konusu.Final minal hep aynı hengame işte.Saydıra saydıra geçirdim günleri geceleri...Huzursuzluk elbette her tarafımda.Uykusuzluk aldı başını gitti zaten...Bi uyursam ömürlük olmasından korkuyorum sanırım.
Tek istediğim,bi süre uzak olsun bütün kafein içeren şeyler.Hele o nescafe denen.Sınavlar sınavlar işte...
   :)




8 Ocak 2012 Pazar

Portalak? :)

Ferah bi meyvedir demi portakal.Yerken önce bi kokusuna doyar insan.
Kokusu tadından öncelikli gelir bana hep.Bu yıl bi portakal aşkı ki bende ki doymak bilmez cinsten tam.
Final zamanıdır içimi deli gibi sıkan.Kaç kilo portalak ferahlatır içimi,hiç bilemedim...


Evet,portalak yemeye gidiyorum sanırım...Oh mis.. :)

7 Ocak 2012 Cumartesi

Bi çene düşmesi ki bu...

Bazen nesnelere öyle fazla anlamlar yükleyip,bişeyleri başka şeylerle o kadar özdeşleştirebiliyorum ki,şaşıyorum kendim bile.
Akşam yurda dönerken,o fındık burunlu koca gözlü minik adamı içime katmamak için direndiğimde elimde nergislerle annemi düşünüyodum elbette...Bi anda burnuma gelende annemin kokusuydu,başka bişey değil.O kadar tatlı çiçekçi bi oğlan çocuğu olabilir mi...Gerçi ona da çiçekten başkası yakışmaz ya illa bişey satacaksa.
O kocaman gülümseyişi görmenizi o kadar isterdim ki ama çok isterdim çok çok.
Bi anda toparlanıp,kendinize gelip,içinizin ısındığını fark edip,aynısından kocaman bi gülümseyişinde sizin dudaklarınıza yerleşmesinin keyfine varın isterdim.O kadar kıymetli işte bazen bi tebessüm.Bazıları düşündüğünüzden çok daha fazla etkili.Saatlerce aklınızdan çıkmayıp,telefonla annenizi arayıp o gülüşün sahibini dakikalarca anlatmanıza sabep olabilecek kadar güzel...
Özetle,bi nergis buketi gördüm,annemin kokusu geldi burnuma...Şimdi yanımda kolkola yürüdüğüm o olsaydı;almıştık bi demet,koklarken ayıla bayıla eve gelip en güzel köşesine yerleştirip,sık sık gidip koklayıp,arada sırf bi bakış atmak için o odaya uğrayıp çokca mutlu olmuştuk varsaydım.
Yinede kolkola yürüdüğüm insanla aynı heycanla yurda getirebilmiş olmak o buketi,en iyi gelen şey oldu bugün.(Hala o insanla kardeş olma ihtimali üzerinde duruyoruz biz,ondan belki.) Yine kavanoza koyup odamızın en güzel,en görünür yerine yerleştirdik nergislerimizi biz.Arada bakışıp mutlu oluyoruz.Odaya girince kokusunu içimize çekip,oh ya! diye onay bekliyoruz.
3 saatlik envanter çalışma seansının üstüne en iyi gelebilecek şeyi keşfettik biz bugün.(Ne kadar teşekkür etsek az envanter hocamıza. :) O olmasa patlamıştık bugün.Harikasın Tamer.O kadar teşekkür işte,ne kadar bildin sen :) )Hani ihtiyacınız olursa bigün şayet,o beyin patlamasından sonra ne kendime getirir beni diye düşünürseniz,hemen en güleç çiçekçiden bi demet nergis alıp koyun en kıymetli köşeye.
Gerçekten çok etkili...

5 Ocak 2012 Perşembe

Kendime yetmem için!

-DÜŞÜNGÜ-
Hepsinin gelmesini bekleme;
Biri gelmeyecek.

Sen alışmayasın diye,
Korkmayasın diye,
Düşünesin diye...

Kendine yetmen için...
Herkesin kendinden kaçacağı yerlerde
Sen kaçmayasın diye.

Bildiğini bildirmek için
Bilmeme'yi öğrenmelisin.
Tam kalasın diye.

Hepsinin gelmesini bekleme,
Sen var olasın diye
Bir kişi gelmeyecek,
Sen bir olasın diye.

Özdemir ASAF-ÇİÇEK SENFONİSİ

Gözlerimden manyak gibi uku akıyo olmasına rağmen,sabah okuduğumdan beri beynimde dönüp duran kelimeleri paylaşmadan geçemedim.Uyku girmicekti gözüme yoksa.İçimi titretti,çok da sevdirdi kendini.Bayıldım.


Sabah erken kalkmaktan daha beter bişey daha var ki oda bu durumun bi şekilde zorunlu kılınması.Hayat bazen hakkaten çok zor olmuyo mu ya?
Onca sıkıntı,stres,sivilce,huzursuzluk da  cabası... 
Kudurmuş gibi özlemlerimden zaten bahsetmiyorum bile.

4 Ocak 2012 Çarşamba



Hayatımdan bir sayfayı koparıp atmaya kıyamazken tüm defteri ateşe atabileceğimi fark ettim.Evet.

3 Ocak 2012 Salı

Şapşallaşırsın hatta!

"Hatırlayarak yaşamak boynumuzun borcu;ama ölürdün unutmasan!"
Güzel bi şarkı bu evet.
Az da olsa anlaşılmaya çalışarak bişeyler anlatmaya çalışan cümleler kıymetli her daim.
Sıkılmadan,bıkmadan,yorulmadan,gözlerimi ayırmadan,dikkatini dağıtmadan zevkle dinlerim.Severim dinlemeyi en az konuşmak kadar.
Tahammül edemediğimse,bi boşvermişlik havalarında bulunup ciddiye almadan ortalıkta parazit yapan tripler.Koskoca bi boşluk baktığımda gördüğüm!

Hemen başlayıp bitmeye mi çalışır var olan.Bu yılda aynı şey yani.Hemen geçmiyo mu?Yoksa yine bana mı böyle geliyo bu?
Gerçi 2012 havasında değilim henüz.Yaklaşık olarak Mart ayına falan gelmemiz lazım ki ben 2012 havalarına geçmeye başlamış olayım...
İnanıyorum bu yıl güzel olacak bi çok şey.Bu gün için pek hissetmiyorum belki ama daha biçok gün yok mu 2012de.Çoğu güzel geçicektir mutlaka.Evet,tam olarak öyle olacak.

Bu gece kalbimin üstünde koca bi taş,boğazımda da koca bi yumruk var.Artık kendimi bile görmezden gelebildiğimi fark ettim demin.İstersem o taşa ve yumruğa rağmen,çok deli kahkaha atabiliyomuşum.Bilmediğim çok şey var.Sanırım "diğerleri"ne dahil olmak da böyle bişeymiş.Üzgünüm...